22 Ekim 2008 Çarşamba

çıkış


çıkmak ve türevleri..

20 Ekim 2008 Pazartesi

görmeye yeni yeni başlıyorum
eskilere tutunup kalmıyorum
topladım valizimi gidiyorum

17 Ekim 2008 Cuma

yeb

shoot me on my foot, no you shoot you on your foot.....c'est toujours la même ritournelle..

16 Ekim 2008 Perşembe

nights in rodanthe


dün d&r sağolsun davetiyesiyle Nights in Rodanthe(sevgi fırtınası) isimli güzide filmin ön gösterimine gittim ama açıkcası bence başrollerinde richard gere ve diane lane in oynadıgı ve yılın en romantik filmi gibi iddalı bir de yorum topluluğuyla gösterime girmeye hazırlanan bir film için oldukça başarısızdı..
böylesi başarılı oyuncuların bu kadar abartılı gerçek dışı rol yapması üçüncü sınıf filmlere bile taş çıkartıyordu.elini ayağını nereye koyacağını bilemeyen lane ve devamlı bir ken edasıyla gergin bir şekilde ortalıkta dolanan gere ve onun duygusal iniş çıkışlarının abartılı ama çok abartılı aksedilmesi.
hani çok insafsız yorumlamamak için acaba yönetmenin amacı bu mu dedim ilk başta
ama yok yani olamaz öyleyse bile abartılı tiyatral replikler gerektiren bir film değil bence öyle olması istendiysede filmin kalanında bu bütünlük yok.
bir de film nicholas sparks ın kitabından uyarlamaymış kitabı okumadım
ama şuan okumayı planlıyorum acaba o da bu kadar kötü bir tat bırakıcak mı diye..
çünkü senaryo desek
sığlık sınırının bile altındaydı, tahmin edilebilir diyaloglar, beklenen gelişmeler, kaçınılmaz son.
görsel efekt ses de kullanalım demiş bir yerden sonra kurgucu
ama sözde romantik filmimizde türkiyede filme ismini veren fırtınınanın dahi senaryoda sadece kıytırık bir gece sürmesi filmin toplamında ise 15 dkyı bulması onunda başarısız oldugunun kanıtı..
Film boyunca ama şu da iyiydi diyebileceğim tek ayrıntılar
mükemmel doğa ve manzara ve tabiki araba çekimleri (bir lastik reklamını aratmıyacak şekilde yol çekimleri)ha tabi bir de gere in yakısıklı oglunu oynayan james franco..)
filmin sonunda iyiki davetiyem varmış dedim ben
çünkü bu filme para verip gelseydim gerçekten üzülürdüm..
dolayısıyla tavsiye etmiyorum.)
eve gelince bu tecrübeyle ilgili aklıma takılan tek şeyin sahildeki ev gerçekten varmı yoksa film için mi yapılmış yada varsa gerçekten otel amaçlı mı kullanılıyor gibi sorular oldugunu görünce yapımın reklamla ilgili amacına ulastıgını farkettim.))
ve internette küçük bir araştırma yaptım

ve bunun sonucunda filmde göz alam mavi panjurların aslında eve ait olmadıgını görmek beni üzdü.rodanthe sahilindeki bu enteresan sahil evinde (bana göre rüzgarlı bir sahil için cesur bir kat sayısı ve yüksekliğine sahip-mimar bakışı:)) ) 2 yıl önce çekilen filmimizin ardından
malesef artan fırtınalar sebebiyle fazla okyanus erozyonuyla karşılaşan yapı şu an kullanılmaz halde ve yıkılıp okyanusa karışmayı bekliyor..
ne yalan söyleyeyim buna üzüldüm
ama zaten o adacıgıda yakında okyanus yutar en azından elimizde dökümanter değerinde bir film var..
film de bir işe yaramış oluyor:P

12 Ekim 2008 Pazar

ö.h.

beni özene bezene
yaratan kim?sen
ne yapacağımıda
yazmışsın önceden
demek günah işleten de
sensin bana
o zaman nedir o
cennet cehennem ?

kim senin yasanı
çiğnemedi ki söyle ?
günahsız bir ömrün
ne tadı kalır söyle
yaptığım kötülüğü
kötülükle ödetirsen
eğer
seninle benim aramda
ne fark kalır ki

söyle..

10 Ekim 2008 Cuma

stepping stone

But I will never be your stepping stone
Take it all or leave me alone
I will never be your stepping stone
Im standing upright on my own



bu kadar içten ve güzel olabilir bir parça sanırım

tekrar tekrar dinleyen benn..
2gündür düşünüyor epey
doktorları sorguluyor
elindekilere ellerine bakıyor
doktor odası
sıradan bir dahiliye muayenesi
gülümsüyor
"aa deyin lütfen"
aaaa
şaşıran bir doktor.)
gülümsemeye değer..

9 Ekim 2008 Perşembe

ehehehehe

bişiler çarptı gözüme:D
çok güldüm çok çok çok
cnm ya iyiki varsınız:D
salakcıklar
daha yemeyin
o bilekler ne kdr kalında olsa o kiloları kaldırmaz kanımca ve tabi kaç kup onnar anacımmm.))))))))))))

3 Ekim 2008 Cuma

iyilikten maraz doğar



iyilikten maraz doğar

iyilik yer yer uzağım yer yer yanındayım dediğim bi kavram
ama bana sorarsanız hiçkimse kosulsuz bir şekilde kendini iyi olarak kabul etmemeli tanıtmamalı..
"merhaba, ben iyiyim"
iyilik de türkçedeki bir çok kelime gibi çok yönlü bir kelime
"ben iyiyim"
ve
"ben iyiyim"
iyi olmanın göreceliliğini getiriyor benim aklıma direk
bir iyi hissetmek var
fiziki ruhi koşulsuz iyi olmak
birde çevreye karşı iyi olmak var
işte bu ikinci koldaki iyilik kavramından başlamak istiyorum:

çevreye karşı iyi olmak
iyi davranmak
iyi şeyler yapmak
iyi şeylere vesile olmak
yada bunların hepsinin aksi
yada bunların hepsinin sadece oldugunu var saymak kendini kandırmak
başlangıçtaki iyilikten maraz doğar özlü
sözümüz..
çok iyilik yaptım bu yaz
ve
az iyilik gördüm
yaşımla orantısız bir noktada buldum kendimi şuan önümde
5 seçeneğim var
dosdoğru gitmek için
bunlardan biri bende geri dönülmez yaralar açabilir benim onda önceden defalarca açtığım gibi
biri beni ya çok mutlu ya çok mutsuz edebilir, önceden denediğim gibi ama değişebilir ama kesinlikle cevremce kabul edilmez..
birini denedim..beni mutlu ve mutsuz etti şmdi mutsuz ediyor..vazgeçtim sanırım
diğeri başka birtanesiyle ilintili çok fazla kayıp vaadediyor ve kısıtlı yerler..
bir başkası bana tam uygun istediğim şeylerin hiçbiri aşırı değil onda ama fazla mı mantıksal?ve o da şimdiden kaybetmiş oldugum biri olsada kaybını sabitlememi garantilememi sağlıyacak birinin..

durum böyleyken..
benim kendimde olmam lazım
kendimde olmam
için önce kendime iyilik yapmam lazım
herşey ben de saklı
herşey bana bağlı
kendi hayatımın kilit noktası gene benim
bu iyi bir şey sanırım..
pek çok kişi bu lükse sahip değil..
kendi adına karar verme lüksüne..

neyse konudan uzaklaşmadan gene dönelim
çok az iyilik gördüm diyordum ama
çoğu zmaan dediğim gibi olmuş la ölmüşe çare yok..
iyiliklerim yanlarına kar kalsın kötülük gördüklerimin
ben o "iyilik"leri yaparken zevk duydum eğlendim
benim sayemde kazandıklarıda yanına kar kalsın..
bana bir faydası yoktu zaten..
..

bir de iyi olmak konusu var
iyi hissetmek..
bu haftasonu iyi hissettim
biriyle arkadaş oldum
dertlerimi anlattım
onunkileri dinledim
karşılıklı rakı içtim
beraber denize girdim
taş sektirmeyi öğrendim!
.)
arabayı yolun kıyısına çekti
indik kaputa oturdum
uçsuz bucaksız bir deniz
maviliğinin gözlerime bulaştığını hissettim resmen
bir anda ikimizinde gözleri o deniz kadar derin baktı manzaraya
ikimizinde aklında başka yerler ,başka şeyler ,başka kişiler..
planlarımdan bahsettim yeni arkadaşıma
çoğuna güldük beraber
bazılarına takma kafana dedi..
anılarını dinledim
her taş her koy her gökyüzündeki anısını dinledim
güzeldi..
bir diğer gün bindik arabaya uzak bir koya gittik
giderken dağlar çok güzeldi
kendimi bu yaz çok hissettiğim gibi küçücük hissettim gene
kemerini tak dedi
gülümsedim
hoşuma gitti
gene dağlara daldım
dağın eteğinde boş bir ev
yarım kalmış
küçücük o da
aklım olasılıklara gitti, orada yaşıyanlara, yaşamayanlara, yaşamış olabileceklere gitti aklım
gittim geldim..
güzeldi..
güzel güzel giyindim
bol bol denize daldım gittim
gene mermer bir gökyüzünde ,ama bu sefer boguculuktan uzak ve yer yer yol vermiş güneşin altın mızraklarına yere saplanmaları için,
tavşanlar yakaladım
ve elma şekerleri
artık beni takip etmiyordu.

mezarlığa gittik.
oturduk şarap içtik can suyuyla sohbet ettik..
özendik..

ben bu yaz..ben bu yıl..
ben bu ..
iyiydim ya..
iyi davrandım
doğru söyledim
saf kaldım..
marazları da yemişim..
olmuş la ölmüşe çare yok.
bu haftasonu ise
kesinlikle
iyi hissettim..

dml
30.09.08

2 Ekim 2008 Perşembe

cy

en uzak mesafe ne afrikadır
ne çin, ne de hindistan
ne seyyareler
ne de yıldızlar geceleri ışıldayan
en uzak mesafe
iki kafa arasında ki mesafedir
birbirini anlamayan

1 Ekim 2008 Çarşamba

günaydın

buz gibi bi yatak
nasıl souk burası.)
güneşe çıkmam lazm
dün çok güzeldi
sabah kalktım ölümüne alçak bir gökyüzü
gökyüzü sanki mermer bir salon gibiydi bebeğim
ve insan altında yürürken her an hangi tarafın yer yüzü oldugunun bilincini kaybedicekmiş gibiydi
o kadar alçaktı
hava garip bir sıcaktı
küçücük hissettim kendimi denize yürürken
sağımdaki kocaman dağlara baktım daha da küçüldüm
arkalarından hızla kayıp giden bulutların görüntüsüne kitlendim bi an
çok güzeldi
sahile indim
çok kişi yoktu
güneş te yoktu
ama bulutların arkasında oldugunu belli eden bi parlaklık vardı
kendimi başarılı bi yönetmenin
karamsar avrupa yapımı bi filminde gibi hissettim
hani zamansız dönemsiz filmler vardır ya
şemsiyler muhakkak çizgili
mekanda mutlaka ıssız bi kumsal bi deniz topu bi şezlong ve onun üstündede kocaman şapkalı ve kocaman gözlüklü bi kız vardır
kitap okuyan okyanusa karşı
kitabım gözlüğüm tamam
okyanusa nazı r değildim evet
ve kumsalda bnden baska bi kaç kişi daha vardı aama aldırmadım
güneş geldi gitti
ortam hep hafif loştu
yanmışım hatta biraz.)
çok gerçek üstü geçti sabahım yani..
kitabımdanda keyif aldım
zewkle merakla okuyorum
ondanda melankolik oldum heralde sabah
ama aklıma hep çok güzel sahneler geliyo
sanırım o gün gitmem gerekmese bütün gün oturabilirdim o şantiyede.)
ama güzel sahneler sırf size hususi değil efendim
baska sahnelerde var
.
ojelerimi beğendim
dün biri bana dosdogru tikimisin dedi
çok gülüyorum bu soru ya
tikimisin
tokai,çakar çakmaz çakan çakmak
tikky tombo kalem
çok fena ya:D
vericek cevap da yok
yok deilim desen inkar en byük kabuldür
ama değilim bnce
ben deli değilim
..aksamım çok güzel geçti
gerçekten bi meyhanede
ama öle nevizadenin deeri abartılmış ortam malı olmuş meyhanelerinden değil
bildiğin meyhane
balığını yandan alıyosun
onlar yaparken mezen rakın geliyo
müzik desen..
ilk 1 buck saat ezginin günlüğüydü sırf bence.)
bir ihtimal dha var ardından bide eksik bişey
bide beyrut patlatınca
püü dedm mesaj atiim şu çocua
ama uyudugunu tahmin ettim daha atarken..
çok keyifliydi aksam işte..sonra film festivalinin son filmine yetştik izledik..sonra gümbetten kaybola kaybola eve geldik
malum ben alkollü
yakalanmyalm
gelince bi yamur
önce tv gitti
sonra telefonlar
en son elektrik
bizde yattık.)
sora elektrik geldi
biraz bilg derken sızmısım..
budur.
günaydın