2nci güneşli günüm
istanbul daki mermer tavanlar yağmurla zorlanıp kafama çatırdasada
benim için gerçekten güneşli heryer.)
dün sevgili edinmekti
dün terketmek terkedilmekti
terkedilmenin en büyük ödül olacağını bilecek kadar ilişkilenmiş olmaktı dün
terketmeyi yutup geçmekti
dün yumuşacık bir kürktü
iki mavi bilyenin yerinden oynamasıydı
avucunda kalbini tutmaktı
ellerinin ilk defa terlediğine şahit olmaktı
ve sözlere şehit düşmekti
dün sıcaktı
vızır vızır dönmekti
görüp şaşırmaktı
dün iki ye bölünmek ne acı derken
sağına soluna bakıp hiçbirşey görmemekti
dün öküzgözü boğazkereydi
papazkarası
çalkarası
horozkarasıydı
kalecikkarasıydı
dün teşekkür etmekti
haklı olmak
ve çok gülmekti.))
içten içe kahkahalarla
ekran başında tebessümle
haklı olmaktı,haklı olduğuna bir defa daha şaşırmamaktı
yeteneğine hayran kalmaktı
kendi kendini kutlamaktı
kırmızı ojeydi dün
sevimlilikti
gülümsemekti bol bol
makyajsızlıktı
göz dü
koccaman gözlerdi.)
sakin olmayı sevmekti dün
'için acıyor' diye bir ses duyup
kulak asmamak sakin sakin bakmaktı
gene kızılmaktı
gene anlamamaktı
gene sallamamaktı
dedim ya terketmekti dün diye
terketmenin fiil hallerini düşünmekti haliyle
aldatmak aldatılan kişinin bilmeden terkedilmesimiydi acaba?
yada aldatmakta kişiden kişiye göre değişirmiydi
fiziksel değil akılda dahi olduğunu
bu kadar net savunurken
nasıl? dı
yüzün kızarma özelliğinin
askıya alınması.)
yüce aile kavramına hiç sahip olamıycak 2 kişiye acımak seninde öyle olma durumunu ateşlermi yazık diyenin başına yazık denilen durum gelirmi? diye düşünmekti dün..
gene de yazık.)) diyip gülmekti
lily allen dinlemekti dün
gossip le coşmaktı
doors la kararmak
alaycı olmaktı
dün davetler almaktı
manzaralı bir salonda shiraz la pisi pisi lenmekti
bıyıkları titremek
ağzı sulanmak ama ı-ıh demekti dün
içinden..
çok gülmekti dün
çok vakit harcamaktı
içini görmekti karşındakinin
anlamaktı
anladığımımı sanıyorum diye düşünmekten
vazgeçmemekti genede
kuşkunun değerini bilmekti yani dün
kuşkuya sarılmaktı
alıp başucuna koymak
hatta yatarken koynuna almaktı
kuşkuydu bizi kırılmaktan koruyan dün
şimdi ihanet olmazdı
sevgiydi dün
koşulsuz varlık sevgisiydi
din le paçayı kirletmeden
kan ı sevmekti
hücreyi sevmekti
bağışıklık sistemini sevmekti
ten i sevmekti
herşeyi bilip insanoğlunun anlayabileceği kadarını
paylaşmaktı dün
kafa karıştırmaktan
kaçınmaktı
deli gibi gitar çalmaktı
penaları dondurmaktı
geçmişten neleri atıp neleri tutabileceğinin farkına varmaktı
masmavi gözlerdi
bir tane 'ben' di dün
senin benin var diyip
türkçeye hayran kalmaktı
röntgencilikti dün
kameralara el sallamaktı
elbiseler almaktı
yok olan üzuvlara torba geçirmekti
yok olan insanları mezara koymaktı
kalan posalara gülümsemekti
dalga geçmekti
dedim ya
gülmekti.)
çok güldüm
ağlarım aksama artık diye düşünememekti
aksamda ağlamamaktı haliyle
dün biraz şiş ti
biraz çürüktü
biraz bıraktığımdan daha zayıftı
ama hala güzeldi
tekrar aşıktım ben dün e
tekrar diriydi
dün dü gerçek olan
günün son ışıklarıyla masal olmuştu
nubuktu dün
yılan dı
para solventinin aids mücadelesiydi dün
kinayeydi
teşbihti
mecazdı
canım benim ya diyerek sarılmaktı
olduğu gibi kabul etmekti
değiştirmeye çalışmamaktı
dün bisiklete binmekti
kırmızı parlaklıklara dalıp gitmekti
gülünce çizgi olan gözlerdi
karavan parklarıydı
kuru yaprakların altındaki çamurdu dün
ve milyonlarca küçük canlının evreniydi
dün ben bir evren yok ettim
spor ayakkabımın tırtıkları arasında
bana tapınan bir toplum yarattım
dün pişmanlıktan uzaktı
dün berraktı
dün olan olmuş derken
kendini yumruklamaktı
dün
ataköyde uçakların kalkıştan sonra gökyüzünde bıraktığı ses yarıklarıydı
dün sabırsızlığa sabırla bakmak
sınırsızlığın sınırını çizmeye çalışmaktı
biraz zordu
ama elimiz alışmıştı herhalde artık
dün yeni bir insandı
farklı bir hayattı
sıcaklıktan uzak
senden bile analitikti
sen gri tonlarla bezenmiş bir buzdolabıydın
arada sırada kapaklarını açıp kapamandı tek farkın
ama için rengarenk tatlı meyvelerle doluydu artık
ve sen paylaşımcıydın
artık.
bugün tamirat
bugün teferruhat
bugün
geldi.
18 Ekim 2009 Pazar
7 Ekim 2009 Çarşamba
3 Ekim 2009 Cumartesi
..
ağlasa da gizliyor gözlerinin yaşını, bir kere eğemedim bu kadının başını.
kaç kere sürükledi gururumu ölüme, fırtınalar yaratan benim coşkun gönlüme.
cevapları o kadar heyecansız ki onun, kaç kere iman ettim, hiçliğine ruhunun,
kaç kere hissettim ki, yine bu gece gibi, güzelliğin önünde dolup, çarpmadı kalbi.
ne mehtabın aksine yelken açan bir sandal, ne de ayaklarında kırılan ince bir dal
onun taştan kalbini sevdaya koşturmuyor.
bir çiçeğin önünde bir dakika durmuyor...
dönüyoruz yine biz bir uzun gezintiden, gönlümün elemini döküyorken ona ben.
o bana kendisini gülerek, naklediyor, bilseniz mavi boncuk nasıl yaraştı diyor.
ya bu kadın delidir, yahut ben çıldırmışım.
ben ki, bir çok kereler kırılmışım, kırmışım, ömrümde duymamıştım böyle derin bir acı,
birden onun yüzüne haykırmak ihtiyacı, alev, alev tutuştu yangın gibi,
bir dakika kendimin olamadım sahibi, hiç olmazsa hıncımı böyle alırım dedim,
yola mağrur uzanan gölgesini çiğnedim.
nazım hikmet (başı eğilmeyen kadın)
kaç kere sürükledi gururumu ölüme, fırtınalar yaratan benim coşkun gönlüme.
cevapları o kadar heyecansız ki onun, kaç kere iman ettim, hiçliğine ruhunun,
kaç kere hissettim ki, yine bu gece gibi, güzelliğin önünde dolup, çarpmadı kalbi.
ne mehtabın aksine yelken açan bir sandal, ne de ayaklarında kırılan ince bir dal
onun taştan kalbini sevdaya koşturmuyor.
bir çiçeğin önünde bir dakika durmuyor...
dönüyoruz yine biz bir uzun gezintiden, gönlümün elemini döküyorken ona ben.
o bana kendisini gülerek, naklediyor, bilseniz mavi boncuk nasıl yaraştı diyor.
ya bu kadın delidir, yahut ben çıldırmışım.
ben ki, bir çok kereler kırılmışım, kırmışım, ömrümde duymamıştım böyle derin bir acı,
birden onun yüzüne haykırmak ihtiyacı, alev, alev tutuştu yangın gibi,
bir dakika kendimin olamadım sahibi, hiç olmazsa hıncımı böyle alırım dedim,
yola mağrur uzanan gölgesini çiğnedim.
nazım hikmet (başı eğilmeyen kadın)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)