3 Ekim 2009 Cumartesi

..

ağlasa da gizliyor gözlerinin yaşını, bir kere eğemedim bu kadının başını.
kaç kere sürükledi gururumu ölüme, fırtınalar yaratan benim coşkun gönlüme.
cevapları o kadar heyecansız ki onun, kaç kere iman ettim, hiçliğine ruhunun,
kaç kere hissettim ki, yine bu gece gibi, güzelliğin önünde dolup, çarpmadı kalbi.
ne mehtabın aksine yelken açan bir sandal, ne de ayaklarında kırılan ince bir dal
onun taştan kalbini sevdaya koşturmuyor.
bir çiçeğin önünde bir dakika durmuyor...
dönüyoruz yine biz bir uzun gezintiden, gönlümün elemini döküyorken ona ben.
o bana kendisini gülerek, naklediyor, bilseniz mavi boncuk nasıl yaraştı diyor.
ya bu kadın delidir, yahut ben çıldırmışım.
ben ki, bir çok kereler kırılmışım, kırmışım, ömrümde duymamıştım böyle derin bir acı,
birden onun yüzüne haykırmak ihtiyacı, alev, alev tutuştu yangın gibi,
bir dakika kendimin olamadım sahibi, hiç olmazsa hıncımı böyle alırım dedim,
yola mağrur uzanan gölgesini çiğnedim.

nazım hikmet (başı eğilmeyen kadın)

Hiç yorum yok: