29 Ocak 2009 Perşembe

when there is nothing left to burn, you have to set yourself on fire..

bir sabah için
farklı en sevilen kareler
farklı kapanış ve başlangıç müzikleri
şaşkınlıklar
tebessümler
ve ben bir adım daha büyüdüm
ön yargılı olucaksamda kendi önyargım olmasını mesela
baskalarından kakmalı değil..
ve barry lyndon ın sonu mesela
".. good or bad, hansome or ugly, rich or poor . They are all equal now."
herkesin derdi güzel vew mtlu oldugu şekilde yaşamak..
herşeyin derdi bu
önceki davranışlarımı düzeltmem imkansız denilenler yapılanlar
sadece
gelecek düzeltebilir sanırım artık bazı şeyleri
devamlı eskiyi akılda bulundurmak hastalık ama yeni bişeyler yaparken
eskiyide gözardı etmemek lazım sanırım
ananemi özledim iki gündür
yemeklerini
sakinleştirmelerini
sinirini neşesini
fesleğenlerini bile
birazdan çıkıp mezarlığa gidicem
hala dedemle birlikteler diye bize sinirli sinirli söyleniyomudur bilmiyorum
ama ben ikisinede birer fesleğen dikicem
artık foolish games yok
şaşkınlığa da yer yok
..
dışarda hafif yağmur yağıyor
bir başka sahne var aklımda
magnolia nın gökten kurbağa yağma sahnesi
"this happens..this is something that happens..
ve sonda ki aimee mann..save me
..
artık yapılabilecek tek şey beklemek
bir yağmur için..




C'mon and save me
Why don't you save me
If you could save me
From the ranks of the freaks
Who suspect they could never love anyone

Except the freaks
Who suspect they could never love anyone
Except the freaks who could never love anyone

28 Ocak 2009 Çarşamba

oppure..




I know the truth now
I know who you are
And I dont love you anymore
Never was and never will be
You dont know how you betrayed me
And somehow youve got everybody fooled.
Never was and never will be
Not for real that you can save me
And somehow now youre everybodys fool.

16 Ocak 2009 Cuma

.)

"kadınlar kendilerini güldüren erkekleri ağlatırlar.."
A:büyütülecek bişey yok
B:öyleyse yeterince büyük

6 Ocak 2009 Salı

küçük istavrit

Küçük istavrit, yiyecek bir şey sanıp
hızla atıldı çapariye
önce müthiş bir acı duydu dudağında
gümbür gümbür oldu yüreği
sonra hızla çekildi yukarıya...

Aslında hep merak etmişti
denizlerin üstünü
neye benzerdi acep gökyüzü.
Bir yanda büyük bir merak
bir yanda ölüm korkusu.

"Dudağı yarıklar " denir,
şanslıdır onlar, hani
görüp de gökyüzünü , insanı
oltadan son anda kurtulanlar.

Ne çare balıkçının parmakları
hoyratça kavradı onu
küçük istavrit anladı yolun sonu.
Koca denizlere sığmazdı yüreği.
Oysa, şimdi yüzerken
küçücük yeşil leğende,
ansız uzanıvermiş dostlarına
değiyordu minik yüzgeci.

İnsanlar gelip geçtiler önünden
bir kedi yalanarak baktı gözünün içine
yavaşça karardı dünya,
başı da dönüyordu.
Son bir kez düşündü derin maviyi,
beyaz mercanı bir de yeşil yosunu.

İşte tam o anda eğilip aldım onu.
Yürüdüm deniz kenarına
bir öpücük kondurdum başına,
iki damla gözyaşından ibaret sade
bir törenle, saldım denizin sularına.

Bir an öylece baka-kaldı
Sonra sevinçle dibe daldı.
Gitti tüm kederimi söküp atarak,
teşekkürü de ihmal etmemişti.
Bir kaç değerli pulunu
Elime, avuçlarıma bırakarak.

Balıkçı ve kedi şaşkın baktılar yüzüme.
Sorar gibiydiler, neden yaptın bunu niye?
" Bir gün dedim, bulursam kendimi
yeşil leğendeki
küçük istavrit kadar çaresiz,
Son ana kadar
hep bir umudum olsun diye... "

5 Ocak 2009 Pazartesi

selam





yolun sonuna geldiğinde koşmaktan nefes nefese kalmıştı..
ama o gene ordaydı ondan önce gelmiş dimdik duruyordu karşısında
hızla nefes almaktan iki büklüm olmasına sebep vericek kadar sızlayan kaburgalarını zorlayarak doğrulmaya çalıştı

"sen.."
gözlerini devirerek derin bir nefes aldı
ona doğru eğildi
"kimse sana inanmıyor farkındasın değil mi?
bu çabaların boşuna bu kadar efor?..kimse dediklerine kulak asmıyor..
ne acı.."
tıslayarak sırıttı ve bir adım geri çekildi.

durum bundan kötü olamaz diye geçirdi içinden
dizleri kalkmayı reddedercesine güçsüzdü
teri alnından yanaklarına süzülüyordu
ama en azından nefesi düzene girmişti..
ve o tıslama o iğrenç tebessüm
aklına aynadaki son günü geldi birden
parlak kahverengi gözleri
içindeki siyah noktacıklar
ve o pırıltılı
herkesi kendine hayran bırakan gülümsemesi..
derin bir nefes alıp doğruldu
ve dimdik durdu
her kası zonkluyordu
damarlarındaki akan kanın basıncının bedenini zorlayısını her zerresinde hissediyordu
karşısındakinin şaşkınlıkla karışık korkuyla bakan gözlerine bakabilmek için kafasını biraz aşağıya eğmesi bile gerekti

korkmuştu ama vazgeçecek gibi değildi o da
"kimse..kimse inanmıyor dediklerine sen artık bir hiç sin?!?!..kimsenin sana aldırdığı yok!..."
sesi titrekmi çıkmıştı sanki şimdi biraz?
tıslayan gülüşü isterikleşmişmiydi sanki..

şaşkın mavi gözlere dimdik bakarken kendinden emin gülümsedi
her zerresinde güveni duyuyordu şimdi biraz öncesinin aksine
"neyseki kimseye gerek yok söylediklerimin gerçek olması için onların gerçekliğine inanması gereken.."

korkmuş maviliklerden ayırık gözlerini yolun sonundaki kapıya çevirdi..
şimdi çok çok daha küçük görünen diğeri bir çığlıkla önüne atladı
"hayır..geçemezsin!
kimse..
kimse kalmadı bunlara değer veren!!!"

"umrumda değil.."

"gitsende birşey değişmeyecek bitti artık bir değerin yok!..."

"önemli değil.."

"zaman kaybı!..sen bir hiçsin artık!hayır!!.."

"buna ben karar veririm.."
kendinden emin gülümsemesiyle bir daha baktı mavi gözlere
gözler küçüldü ve çekildi..
kapının koluna uzandı
ve açtı
derin sessizlik
yada tiz bir tınlamamı bu?
herkes kapıların ardında parlak bir ışık beklerken
bu deliksiz karanlık
koyuluk
adımını yokluğa atarken mavi gözler son kez kapandı
ve ikinci adım..


dünya



ben geldim..

2 Ocak 2009 Cuma

gel

gene gel gene
ne olursan ol..
ister kafir ol
ister ateşe tap
ister put a
ister yüz kere tövbe etmiş ol
ister yüz kere bozmuş ol tövbeni
umutsuzluk kapısı değil bu kapı
nasılsan öyle gel