venedikten bir kolye aldım en son gittiğimde
kırmızı bir kalp
venedik camından
şeker gibi
uzun bir derinin ucunda takıyorum.
çok güzel
kırılacak diye ödüm patlıyor
içimden bir ses tekrar gitmeye vesile olur diyor.
o ses
oraya sonradan geldi.
yazma isteğim
çizme isteğimden sonra başladı
çizdiğim şeyler
önceleri gördüklerim
sonra gördüklerimin bana hissettirdikleri olduğu anlaşılan
daha sonradan gördüklerimi farklı görme isteklerim.
sonra bir gün durdu çizmem
belki okul yani orta okul lise gibi saatlerce sınıfta oturup birşeyler yapma zorunluluğumuzun olduğu okul bittiği içindi
ben öyle olduğunu düşünüyordum ya da
çünkü o zamanlar ki yaratıcılığım
ya da yaratıcılık yanlış bir tanımlama belki
üreticilik diyelim
onunla şimdiki arasında dağlar kadar fark var
en son o kadar üretim yaptığım çizimle ilgili ayağımı kırdığım döneme denk gelir.
o zaman da çok karalamıştım bir şeyler.
benim kadar boş bir insan.
nasıl bu kadar zamansız olur anlayamıyorum.
uykuyu sevmem
öyle 12 lerde 1 ler de falan kalkabilecek hale gelmem için çok akşamdan kalma ya da çok yorgun ya da çok mutlu olmam lazım
e mutlu değilim
yorgun ,genel de yormam kendimi
akşamdan kalmalar da geçti artık
içkiyle bozuştuk eskisi gibi değiliz.
e uyku aradan çıkınca geriye iş kalıyor
işim zaten pek taze düzenlisi
hep kendi kafama göreydi
erken kalma ile de bir sıkıntı olmayınca hayatımdan bir şeyler çalacak duruma gelmiyordu
iş de gitti
-uyku
-iş
sevgililerim desem
evet onlara zaman ayırıyorum
ailem belki ama en çok
ama benden ne kadar bir şey istiyorlar ki
(yani fiziksel olarak günümü dolduracak şekilde yoksa yanlış anlaşılmasın benden dünyaları bekliyor ve istiyorlar.hakları da var.)
ama gene de
hepsini çıkarsak da
kocaman bir zaman olmalı yani bunların hepsine yetecek bir sürü alan
ama yok
ben hep geç kalıyorum bir yerlere
arkadaşım( ünlem ) sen problemlisin demişti bir gün
o gün bloguma yazmaya daha çok başladım sanırım
günlük tutar mıydım?
her zavallı türk genç kızı gibi ipek ongunun tacizleri doğrultusunda benimde girişimlerim oldu tabii ki amma ve lakin
ipekciğimin göz önünde bulundurmadığı gerçek türk anneleri idi
annemin bütün yazdıklarımı didik didik etmesi ve muhtelif anlarda işine gelen zamanlarda yüzüme vurması durumu beni haliyle zamanla bu günlük merakından soğuttu.
o zaman şiiri keşfettim
kelimeleri büküp değiştirebiliyorsun
bunu mu demek istedin?
yok bunu kastettim
baya açıklıklı rahatça bir dünya
ama o da uzun süremedi çünkü o kelime oyunları
o tasvirler o süslü püslü cümleler bana o kadar komik geliyordu ki
buna ben bile bu kadar saygı duyamazken kimsenin ne düşündüğü umurumda değildi.
dolayısıyla o da kesildi
kaldı ki ailem çok sevinmişti şiir olayına
evet şiirler karanlıktı belki biraz ama kız ergendi
bir de belki onu kastetmiyordur canııım dı sonuçta.
neyse dediğim gibi o da kesildi
sonra bir şeyi farkettim
zaman geçmişti
mimiklerimin olduğu yerlerde hafif çizgiler olmuştu
ve ben artık kim neyi okuyor çok da önemsemez olmuştum
içimden bir ses hala
tersi daha hoş olabilirdi diyor
ama ben içimdeki meraklıyı içimdeki sesten daha iyi tanıyorum ve
eğer şimdiye kadar yaptıklarımı yapmamış olsaydım kaçırdıkları var mı, varsa neler, kaçırmasaydı ne olurdu diye düşünüp düşünüp delirmemi normal seyirinden maksimum sürate ne kadar hızla çıkarabileceğini biliyorum.
bunlardan kelli şimdiye kadar pek az pişman oldum
olanlar da pek az sürdü.
hep melankolik oldum evet
ama kendime işkenceye çevirmemeye çalıştım
çevremdekilere de.
bu sebeple çevrem hep kalabalık oldu sanırım
birileri bir sebeplerden bulundular hep.
bilmiyorum tek tek.
bir diğer arkadaşım geçen gün ne kadar hayran olduğunu söyledi buna
o hiç yapamazmış yaptıklarımı benim
istediği şeylere sırf belli sebepler var diye bu kadar sert karşı koyamazmış
çok güzelmiş bu
çok güçlüymüşüm
erdemmiş bu
imreniyormuş
sonra bir diğeri den den koydu onun dediklerine
bir başka gün
bir diğeri bir diğeri
aklıma hep o salak yemek geliyor herkesin aa sen şöylesin
aa bende öyle düşünmüştüm
bende bende
sonra o karikatür geliyor
koyunlar
"ben radikalim"
bende!
ben de!
beeee
mee
bu güç se
öyle evet
bu bir erdem mi
şans mı
güç mü
lütuf mu
hepsi göreceli
kime göre neye göre
birinin çöpü diğerinin hazinesi
kimse yaşamadığı şeyin kötü yanlarını bilemez
çünkü o kısmınıda yaşamaz ki mı
iyiler le kötüleri bir tablonun iki kısmına yazıp ölçmek hiç işime gelemdi ömür boyu
hiç yapmadım yapamadım
hep istediğimi seçtim
istediğimin eksilerle dolu bir listesi olduğu riskini göze alamadım hiç
adını umursamazlık koydular
ona da hayran oldular
hadi bakalım.
güçlüler korkak mıdır?
25 yaşındayım
savaşsız hastalıksız kendime garantili bir 25 sene daha biçiyorum
50 desek
bir 20 de ufak tefek sorunlarla geçse
70 olsa
10 da ite kaka o günkü şartlara göre olur ya da olmaz
80.
70 yaşımda
geriye bakıp
olumlu şeyleri yazmam gerektiğini görürsem içimdeki deli sese ne olur bilemiyorum
ve bundan çok korkuyorum.
şimdiye kadar ölüm korkumun önüne hiç bir diğer korku geçemez diye düşünüyordum hep
buna güveniyordum dahası
ama bu yeni korku hepsini sollayıp geçiyor.
bunun farkına varmam da şimdi yazdıklarıma baktığımda
ctrl+a delete yapma isteğimin ne kadar ağır bastığını fark etmemden geçiyor.
bir diğer hayatıma girenler
şey demişlerdi
unutmak istediğim her şeyi gözümün önünden kaldırıyormuşum.
bu insanları çok üzüyor
muş.
insanlar üzülmemek için neler yaptıklarının farkındalar mı acaba.
benim için konfor çizgilerinin dışına çıkıp hayatlarını zorlaştırmış herkese sevgiler.
benden hoşlandınız biliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder