bir koşturma içindeyim
oraya git oradan çık buraya buradan şuraya
ama hepsi tatlı
birde aldığım gaz var öncesinde
beni 'bir yıl idare eder'
.))
ay sonuna 1 gün var istanbulda hava sıkıntılı ve kapalı
ama sıcaklık mevsim normallerinin
altında seyretmekte
en iyisi giyinip çıkmak dışarı
ve işlerime koşturmak
lakin
keyfim yerinde
herşeyi yapabilirmişim gibi hissetmekteyimm
30 Temmuz 2010 Cuma
24 Temmuz 2010 Cumartesi
istanköy
bulutların üstünden uçmayı seviyorum
hani dünyadan kabuktan bir kopukluk hissi veriyor bana
o eski peter pan filmini hatırlatıyor
wendyle peterın buluttan bir kaydıraktan kayışını
sanki uçak bulutların üstünde bozulsa düşmezmiş gibi
sadece seker bir kaç kez ve durur
sonra acil durum kaydırağı açılır
insanlarda kayarak inerler beyaz yumuşaklığa
tek problem hepsinin bir süre sonra boğulacak olması
aklıma hep bunlar geliyor
hep aynı düşünce dizini ben bulutların üstündeyken
ve bulutsuzken hava mesela dünkü gibi
uçmak sıkıcı
şehrin ışıklarına varana kadar
o zamanda enteresan
hislerim akşam normalde karşıya geçmek için 3 saat beklediğim
yolların açık olmasında yaşadığım hislerle aynı
sadece
yukarıya bakarsam
yol aydınlatmalarına
o zaman sanki başka dillerin konuşulduğu yabancı bir şehirdeyim
çok alıştığın bir resme
hafif gözlerini şaşı yaparak bakmak gibi
bir adım geri çekilmenin dar alanlardaki yolu..
gözlerimi şaşı yaptım
görüntüyü bulandırdım
üstümde aldığım onca ağrı kesicinin verdiği bir umursamazlık var
bir sakinlik
normalde umursamaz görünen
ama içten içe kendini yiyerek bitiren bir yalancı için
nadir bir an
ben o değilim
bu değilim
şu değilim
bunu asla yapmam
şunuda
e tabi onu da
öğütler kendine bol bol
kesin konuşma
geleceğe dönük konuşma
olur çünkü herşey
yaparo herşeyi
biliyorum bunu
yalancı olmamak için gelecekten konuşmamak lazım
ama tabi
yalancı olmayı problem edenlere işler bu kural
problem etmede
"ben yalancı değilim" yada "ben yalan söylemem"
den sonra başlar..
çok güneşli
bol sulu
az bezli
sıcak bir bodrum
hayalimle uzaktan yakından alakasız
ben yokum hayaldeki çünkü karşımda başka biri
mor bir elbise var üstünde
enine yaldızlı çizgileri var
straplez
bakışları soğuk
sesi sert
içi sakin ama
duruşundan anladım
pişmanlıklardan bıkmış
uykusunu geri istiyor
ve bunun için herşeyi yapmaya hazır
cesetleri çürümüş
kokousu geçmiş
yenilerini yaratmaya hevesli
sırf biraz uyku için.
yakın uzak az çok uzun kısa
ne olursa olsun
sonunda
bir maviye uzanan iki kol gördüğümde birbiriyle oynaşan
içim rahatlıyor
ve bir şehrin kokusu içimi sarıyor
bu kadar mı tatlı?
döndüğüm döneceğim yer belli
...
geçen gün bir kızla tanıştım
starbucks ta yer kalmamıştı
benim masama oturup oturamayacağını sordu
olur tabi dedim
çantamı aldım
büyük bir çantası bir de laptop çantası vardı
sanki iş arasındaymış gibi de bir hali.
kitap okuyordum devam ettim.
sonra benimle konuşmaya başladı
enteresan bir hikayesi vardı
ama şimdi belim ağrıyor çok
sonra anlatırım..
hani dünyadan kabuktan bir kopukluk hissi veriyor bana
o eski peter pan filmini hatırlatıyor
wendyle peterın buluttan bir kaydıraktan kayışını
sanki uçak bulutların üstünde bozulsa düşmezmiş gibi
sadece seker bir kaç kez ve durur
sonra acil durum kaydırağı açılır
insanlarda kayarak inerler beyaz yumuşaklığa
tek problem hepsinin bir süre sonra boğulacak olması
aklıma hep bunlar geliyor
hep aynı düşünce dizini ben bulutların üstündeyken
ve bulutsuzken hava mesela dünkü gibi
uçmak sıkıcı
şehrin ışıklarına varana kadar
o zamanda enteresan
hislerim akşam normalde karşıya geçmek için 3 saat beklediğim
yolların açık olmasında yaşadığım hislerle aynı
sadece
yukarıya bakarsam
yol aydınlatmalarına
o zaman sanki başka dillerin konuşulduğu yabancı bir şehirdeyim
çok alıştığın bir resme
hafif gözlerini şaşı yaparak bakmak gibi
bir adım geri çekilmenin dar alanlardaki yolu..
gözlerimi şaşı yaptım
görüntüyü bulandırdım
üstümde aldığım onca ağrı kesicinin verdiği bir umursamazlık var
bir sakinlik
normalde umursamaz görünen
ama içten içe kendini yiyerek bitiren bir yalancı için
nadir bir an
ben o değilim
bu değilim
şu değilim
bunu asla yapmam
şunuda
e tabi onu da
öğütler kendine bol bol
kesin konuşma
geleceğe dönük konuşma
olur çünkü herşey
yaparo herşeyi
biliyorum bunu
yalancı olmamak için gelecekten konuşmamak lazım
ama tabi
yalancı olmayı problem edenlere işler bu kural
problem etmede
"ben yalancı değilim" yada "ben yalan söylemem"
den sonra başlar..
çok güneşli
bol sulu
az bezli
sıcak bir bodrum
hayalimle uzaktan yakından alakasız
ben yokum hayaldeki çünkü karşımda başka biri
mor bir elbise var üstünde
enine yaldızlı çizgileri var
straplez
bakışları soğuk
sesi sert
içi sakin ama
duruşundan anladım
pişmanlıklardan bıkmış
uykusunu geri istiyor
ve bunun için herşeyi yapmaya hazır
cesetleri çürümüş
kokousu geçmiş
yenilerini yaratmaya hevesli
sırf biraz uyku için.
yakın uzak az çok uzun kısa
ne olursa olsun
sonunda
bir maviye uzanan iki kol gördüğümde birbiriyle oynaşan
içim rahatlıyor
ve bir şehrin kokusu içimi sarıyor
bu kadar mı tatlı?
döndüğüm döneceğim yer belli
...
geçen gün bir kızla tanıştım
starbucks ta yer kalmamıştı
benim masama oturup oturamayacağını sordu
olur tabi dedim
çantamı aldım
büyük bir çantası bir de laptop çantası vardı
sanki iş arasındaymış gibi de bir hali.
kitap okuyordum devam ettim.
sonra benimle konuşmaya başladı
enteresan bir hikayesi vardı
ama şimdi belim ağrıyor çok
sonra anlatırım..
22 Temmuz 2010 Perşembe
19 Temmuz 2010 Pazartesi
13 Temmuz 2010 Salı
me myself n I
ben bana güldüm geçtim gittim yoluma..
yıllar sonra bir gün rastladım ben kendime
ah keşke görmez olaydım
inanamadım gözlerime..
ah dostum
ders almadın hiç başına gelenlerden
..
yıllar sonra bir gün rastladım ben kendime
ah keşke görmez olaydım
inanamadım gözlerime..
ah dostum
ders almadın hiç başına gelenlerden
..
8 Temmuz 2010 Perşembe
my funny valentine
my funny blue valentine
you make me smile with my heart
ay sonu
fotoğraf makinem
yol
gidiş geliş
gülmek
karın ağrısı
kriz
diş
güle güle
aklına gelen ilk üç kelime
when you open it to speak
kadife
toz
güneş
öğleden sonra 3
not if you care for me
eskitilmiş ahşaplar metaller
yeşil
serin sıcak
audrey hepburn
vazgeç
gitme
kal
saç sakalı karışmış adam
pritt
kusmak
ve ben vazgeçemem ondan üzgünümm
maviler
pembeler
mor
itici
bu gecikmişlik hissi
ve ucundan yakalama paniği
bir ferahlık
acabaların oranı
azalışı
tek
happy birthdayyy
what ever possess me came from the blue
ah
güle güle lerle başlayan
başlangıç
bir deri grup
serin
çimenler
havuz sesi
sakin
duymadıklarım
duyamadıklarım
umursamadıklarım
hayat..
you make me smile with my heart
ay sonu
fotoğraf makinem
yol
gidiş geliş
gülmek
karın ağrısı
kriz
diş
güle güle
aklına gelen ilk üç kelime
when you open it to speak
kadife
toz
güneş
öğleden sonra 3
not if you care for me
eskitilmiş ahşaplar metaller
yeşil
serin sıcak
audrey hepburn
vazgeç
gitme
kal
saç sakalı karışmış adam
pritt
kusmak
ve ben vazgeçemem ondan üzgünümm
maviler
pembeler
mor
itici
bu gecikmişlik hissi
ve ucundan yakalama paniği
bir ferahlık
acabaların oranı
azalışı
tek
happy birthdayyy
what ever possess me came from the blue
ah
güle güle lerle başlayan
başlangıç
bir deri grup
serin
çimenler
havuz sesi
sakin
duymadıklarım
duyamadıklarım
umursamadıklarım
hayat..
6 Temmuz 2010 Salı
3 Temmuz 2010 Cumartesi
its cool
iki mavi boncuk
iki mavi bilye gene
damarları arasında
ton ton mavinin
tek sevdiğim mavi hayatımda
enteresandır
gitmek artık yakın mesafeleri çağrıstırırken
aklımda kalanlar hep maviler.
gerçekten sevilmemesi birşeyin
değerinden ne kaybettirir
enteresan kısmı budur belki
bilmiyorum
güneşin altında
masmavi bir havuza giriyorum
gözlerimi kapatsamda güneş gözümde
aklımda
hiçbirşey yok maviden başka şimdi
su sesi
su rengi
su kokusu
havuz sevilmezken
denize hasret metreslerle oynaşmak gibi
ama evimden de gidemem
evi olmayan birinin
en cesur lafı.
şimdi iyi herşey
rüzgar esip esip duruyor
önemli değil
saçlarım kısa
ama sürekli yönü değişiyor
bu bir problem
çünkü hiçbirşeyin bir önemi yok benim için
düşüyorum
kimseye ses etmeden
tutulmak istemiyorum çünkü
düşmek zevkli.)
iki mavi bilye gene
damarları arasında
ton ton mavinin
tek sevdiğim mavi hayatımda
enteresandır
gitmek artık yakın mesafeleri çağrıstırırken
aklımda kalanlar hep maviler.
gerçekten sevilmemesi birşeyin
değerinden ne kaybettirir
enteresan kısmı budur belki
bilmiyorum
güneşin altında
masmavi bir havuza giriyorum
gözlerimi kapatsamda güneş gözümde
aklımda
hiçbirşey yok maviden başka şimdi
su sesi
su rengi
su kokusu
havuz sevilmezken
denize hasret metreslerle oynaşmak gibi
ama evimden de gidemem
evi olmayan birinin
en cesur lafı.
şimdi iyi herşey
rüzgar esip esip duruyor
önemli değil
saçlarım kısa
ama sürekli yönü değişiyor
bu bir problem
çünkü hiçbirşeyin bir önemi yok benim için
düşüyorum
kimseye ses etmeden
tutulmak istemiyorum çünkü
düşmek zevkli.)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)