8 Aralık 2010 Çarşamba

neden olmasın

Bugün bütün devlet daireleri tatil..
bayram özel gün vb
annem bana hep mangal yüreklisin derdi der..
gençlik ergenlik kızsam da zamanla bunun doğru olduğunu anladım
bir şeyleri geciktirdiğimde yada yapmadığımda içim rahat mı?
hayır tabii ki ama rahatsızlıkta o işi tamamlamam yada yapmam konusunda
bana bir teşvik sağlamadı hiçbir zaman sağlamıyor..

bir çok blog takip ediyorum
yani orada izlediğim görülüyor resmim her şeyim falan
ama ne kadar sık bakabiliyorum dersek
çok sık değil malesef
mangal gönüllülüğün yanında birde egoistlik mevcut
zaman içinde çok değiştim lafını çok edenlere bende çok gülüyorum
çünkü geçen zaman içinde değiştirdikleri çevreleriyle önceki zamanlarında da ne kadar aynı insan olduklarını açıklayabilecek tanıkların da yok olduğuna inanıyorum.
nereden vardım dersek bu sonuca kendimden biliyorum..

çok değiştim diyemem tabii hiçbir zaman demem yani
iki yüzlülük olur ama küçük farklar oldu mu evet
e çevreye uyum sağlamak lazım bazen hayatta kalabilmek için..
(bkz.neandertaller..)

ne diyordum
evet çok takip ediyorum
küçük çapta takip ediliyorum
ama takipçilerimin de benim takiplerim kadar ciddi olduğundan eminim.
genede son zamanlarda dolandığım bloglarda gözüme çarpan bir şeyler oldu
o da hayatımı olduğu gibi sererim gözler önüne hanımlar
yanlış anlaşılabilir iznim var ama genede daha açıklayıcı olmak adına
hayatının her detayını gözler önünde yaşamaya cesareti olan ve üstüne üstlük bunu yapabilen herkese çok büyük saygım var
bizzat benim haz etmediğim bir şey
anlayamadığımdan belki
belki yalnızlığı çok sevdiğimden
belki tek çocukluğumdan
belki her şeyin açıklaması çocukluğumda anneme babama sormak lazım
bilemiyorum ama
bugün gene biryerleri okuyup kıkırdarken buldum kendimi
çünkü ben bizzat kendim bunlara inanmıyordum
tam o halde yakaladım kendimi
yani bahsi geçen yazar bayanın şişman çirkin bakımsız
mutlu olmadığı bir işte çalışan ya evlenmemeye karar vermiş
yada daha beteri mutsuz bir evliliği olan ve yazdıkları sadece fantezilerden ibaret olan bir hanım olduğu fikri vardı kafamda
küçük cılız bir ses tam da aksini fısıldasada yani bunların gayet de gerçek olabileceğini
içimdeki o daha gür mırıltı bu fikre gayet inanmıştı
hemen dik dur komutunu alıp dikildim
ve kendimi yakalamışken bir sorguya çektim
sonuçları başka bir yazıda irdelerim ama ne yaparsam yapayım cılız sese inanamadım diyebilirim.

aklım başka yerlere kaydı
insanlar bunu neden yapar?..
orta okulda okuduğum V.C.Andrews kitaplarını düşündüm
edebiyat hocam o yaş için fazla "açık" olduklarını söylemişti
gerçi tek okuduğum kitap türü olmadığı için kimse tehlikeli bulmadı muhtemelen

sonraları yazarın okulda geçirdiği bir kaza sonucu tekerlekli sandalyeye bağlı bir hayat geçirip öldüğünü öğrendim falan filan
o zaman da mantıklı gelmişti insanın yapamayacağı şeyleri yazarak beynini hazlaması
mantıklı derken işlevli değil belki ama insandan beklenebilir anlamında mantıklı..

dolayısıyla belkide dedim durumun böyle olduğunu beni düşünmeye iten sebep budur..
vay..sonuçta o adar da geriye gitmeye gerek kalmadı.))

modern zamanın verdiği konforla artık kendi kimliğimiz dışında bir kimlik yaratmanın kolaylığı da eldeyken modern V.C. Andrews ların türemesinin önüne geçen bir şey olmadığından bu normal sanırım..

itirazım yok
olsa da bana kalan bir şey değil zaten biliyorum
her şey de yaptığım gibi bunda da düşündüm
ben ne yapardım
böyle bir şey yapar mıydım diye?
vardığım sonuç net değil
bu bloğu da yazmaya isimsiz başladım ama sır tutup yalan söylemeyi
çok zahmetli bulduğumdan
eninde sonunda her kimliğim birbiriyle bağlantılı..

neyse.
bugün tatil arkadaşlarım ne yapsak dediler
benim içimden pek bir şey gelmiyor.
ama bende onların ne yaptığını merak ettim sordum
"projeye başlasak diyoruz ama senin programın varsa dahil olabiliriz?"
herkesin kaçası var sorumluluklarından
en çok da benim.))
benimde başlamam lazım projelere
bir şeyler bir şeyler
ama işte serde mangallık var
şöyle güzel maydanozlu sarımsaklı ev köfteleriyle pirzolalarla
güzel salata el sarması yaprak dolmalarıyla rakılı makılı bir piknik mangalı havasındayım hatta...

annem dönme kal dedi oralarda.
"purps" sesi eşliğinde içtiğim su dudaklarımdan sızarak güldüm.
hıhı tamam dedim.

anne sen biliyor musun ;
ben köprüden geçerken kafamı kaldırıp beton kirişleri gördüğümde yada uçakla üstünden geçerken
garipçede mezarlıkta oturup bira içerken karadenizden boğaza giren tankerlerin yanına yaklaşan klavuz tekneleri gördüğümde
babamın istanbul erkeğe giderken oturdukları evi göstermek için götürdüğü sokak ta evin yıkıldığını gördüğündeki ifadesini gördüğümde
yada senin dedenin konağından gururla bahsederkenki aileni öven halini gördüğümde
gözlerim doluyor
bodrumda sahilde yatarken kafamı çevirik kosa baktığımda yunanistanın kara suyu boyunu düşünüp sinirlerim bozuluyor..
mimarlık hastalığı höhöhö tepkilerine aldırmadan yakılıp yıkılan her binaya üzülüyorum
yaşanmaz burada derken sesim azalıyor kendime bile inanmıyorum
şimdi yazmak için düşünürken bile yüzüm gülüyor.
o kadar seviyorum ben oraları işte.

ondan yapamam dedim
ondan giderim ama kalamam dedim
ondan dönsem oh çok mis olur dedim.
insanlar dedim
hep aklımın arkasında
insanlar kolay
özlersin
bir şekilde birlikte olursun
bunun yolu var
ama sıcak bir akşamda çimenlere oturup adaları kesemem adriyatikten.
ben buralara uygun bir türden gelsemde buralardan değilim anlayacağın..
aralarda tatile geliriz dostlarıma annem olmaz mı?
ben sana bir portakal bahçesi alırım burdan
babama da zeytin..
sıkıldıkça kaçarız..
olmaz mı?

Hiç yorum yok: