12 Nisan 2010 Pazartesi

bu kadar zorlanıyorsan birşeyler ters gidiyor demektir.

ayaklarımdaki ıslaklığı hissettiğim için uyandım
deniz yükselmişti
parmak uçlarıma küçük küçük dalgalar vuruyordu
cnbce de bir kadın dünya piyasasını anlatıyordu
sarışındı ,takım elbiseliydi
alışkanlıktan elim kumandaya gitti
bütün kanallarda sağlık lı doktorlu programlar vardı
saat 8-9 civarı olmalıydı
sırt üstü dönüp ayaklarımı kendime çektim
elbisemin eteği ıslanmıştı
hafif rüzgarda ürperiyordum
ayaklarımın her hareketide kumda izlere yol açıyordu
güneş ısıtıyordu ama yakmıyordu
hayat fena değildi
güneş kağıttan bir çin lambasına dönüştü sonra
üstünde yeşil saz yaprakları vardı
hafif sararmıştı
ışık açık kalsınmı dedim babama
olur dedi
açık bırakıp kapıyı aralık bırakarak gitti
5 dakika sonra uyuduğumda gelip kapatmak üzere
ama bilmiyor
benim uykum kaçtı
sağa dönüp felix e sarıldım
yorgunuz dedi
yorgunuz dedim
mükemmel mavi gözlerini kıstı
bas şarkısına devam etti
eskiden plastik askerlerle küçük yarış arabaları barbie ler sindy lerle oynardı çocuklar
öncesinde legolar vardı
ben severdim yok
hala dururlar
dahasıda var
misketlerim vardı bir kavanoz dolusu
sıkılmadan saatlerce oynardım
ve biliyorum babamlarda mesela kursun askerlerle oynamıştır
belki
bunların hepsi
sararmış bir saz yapraklı güneşin altında olup bitmişti
üstünden tam 20 küsur yıl geçmişti
..
kısıtlı kelime tahammülü dür dedim dağarcık denen şey
..
unutmak istediğim anılarım olmayalı bir asır olmuştu sanki
bana üstüste hem itinayla sildiklerin hatırlatılmaya
çalışılmıştı
hemde yenileri eklenmişti
çok fazlaydı
o kadar fazlaydıki burnum kanıyordu
dudağımın kenarından ağzıma sızmaması için dua ediyordum
kan tadını neden bilmem hiç sevmiyorum.
...
...
...
...
neden sorusuna cevabı olmadığında insanın
ona buna değil ama
kendine
kötü oluyor
aklımda bir sahne var 1 aydır belki
bugün capcanlı ama
bir araba
ve durum
benim arabadan inişim yere düşüşüm
(aklıma stradivarius un mükemmel kaliteli etekler yaptığı anektodu)
beni ikna edişi
yere düşüşüm konusunda..
aklıyla övünenler hep en akılsız olanlar sanırım
ve benim aklım mükemmeldir.
..
..
..
bir ayna karşısında
kendimle 2 saat dansettikten sonra
farkettim kendimi
saçımı gözlerimi kaşlarımı
belimi
ellerimi
ilk defa
onlar gibi bakabildim sanırım
kendime
beğendim
beklemezdim.
..
.
aynaların mükemmel icatlar olduğuna karar verdikten sonra
sakız pazarlıklarına şahit oldum
ben aşağıda yürüyordum
hafif tökezliyordum
yukardan küçücük görünüyordum
aklımın bileğine bir ip bağlamışım
upuzun bir ip
ve salmışım gibi gökyüzüne hissediyordum
ipin diğer ucu bileğimde
ama her uçan balon efsanesi gibi
ya aklımda bir gün yüzüme patlayıp derimi
yakarsa diye korkuyordum içten içe
..
birde herkesin her şarkıcının
kendini dave gahan a benzetme çabasını
enteresan buluyordum
ama düşünüyorumda
erkek olsaydım bende isterdim o adama benzemek
belki çabalardım bile bunun için.
.
.
.
dövme dürtümün tavan dönemlerinde
insanları bir titanyum parçasıyla bu kadar şaşırtabiliyorsam
ellerimle neler yapabilirim in verdiği bir şımarıklık bu
biliyorum
saygı duyuyorum ama kendime
dedim yüksek sesle
..
..
ellerimin kollarımın titremesi geçti
yuvarlandım düştüm içime
tangır tungur
bomboş kupkuru
yumuşak kırmızı ve sıcakken hemde
şaşırdım ama ağlamadım yani
ellerim kocamandı
kabaydı
sıcaktı
dosttu
..
radyoda matt wertz den carolina çalıyordu
sesin döneminin huzur verdiğini farkettim
..
oturup düşünmeliydim
çalışmalıydım
çalışmak her zaman için aklıma sahip çıkmam demekti
öncesinde biraz temizlenmem gerektiğine karar verdim
bir ömür sucuklu yumurta yapabilirdim mesela ben
beğendiği sürece sıkılmazdım
kalmamın tek sebebide bu olurdu
belki
artık bunu bilemeyeceksiniz hiçbir zaman küçük hanım
dedi ses
ses filminin boşuğunun iki mükemmel görünüşlü
başrol oyuncusunun kör edişiyle saklanabilme ihtimali
varmıydı?
yoktu işte
olmamış ı-ıh
...
...
...
...
...
...
...
...
..
.
.
hayatımın 8,753.94üncü gününde
belki hala ne istediğimi bilmeye
hemde hiç yakın değildim
ama ne istemediğimden emin gibiydim
o yüzden
anladım ki
neden sorusunun cevabı
en çok kendime veremediğimde değerliydi
kumda ne kadar çok ayakizi bıraksamda
elbiselerimin kum ve tuzlu su olması umrumda
olmasada
ben hep aynı rüyadan aynı tebessümle uyansamda
istediğim daha fazlası
daha farklısı
neden burdayım peki hala
bilmiyorum
ama neden kalıyorum peki diye
sorduğumda
aklıma bir ne demiş atalarımız
geliyor
ki o
kediyi merak öldürürmüş
birde
cevapsız kalırsa hep aklıma takılır değil mi
geçemem
gidemem
stradivarius un yaptığı mükemmel etekler gibi olsun istemiyorum bu sefer
ben üstüne mumu döküp
damgayı basıcam..
di end





EMF-unbelievable
nickelback-how you remind me
patrick nuo-too late
mute math-typical

Hiç yorum yok: