17 Mayıs 2013 Cuma

sleepy head

inception dan aklımda kalan tek soru
"buraya nasıl geldiğimizi hatırlıyor musun?"
hatırlamıyorsun
çünkü rüyaların nasıl başladığını bulunduğumuz yere nasıl geldiğimizi
hatırlamayız
bu çok önemli
hatırla.


"başım kazan gibi önümde kahvem soğumuş bile
fincana bakıp kokluyorum
sanki soğukluğunu kokusundan anlayacağım
ama koklamak ben de eskiden beri olan bir alışkanlık
sanırım...
bir de boş bir bardağın içine üflemek doldurmadan önce.
gözlerim gene bilgisayarın ekranına dönüyor ve anında tekrar yanmaya başlıyorlar
yorgunum.
bu uyumadığım 3 üncü gün..
evet öksürdüğüm için uyuyamıyorum bu doğru
ama bir yandan da çok işim var
popomun düzleştiğini hissediyorum kırmızı eski ofis sandalyemde
gene de ikea dan boyu çizim masama uysun diye aldığım bar taburesinden iyi..
sahi ne yaptım onu?
herhalde yazlıkta
ekrandaki çizgiler birbirine karışmaya başlıyor
bir proje ne kadar uzarsa
ya da dürüst olayım
bir iş, ne olursa olsun, ne kadar uzarsa
o kadar sıkıcı oluyor benim için
ve enteresanlıktan uzak...
gözlerimi deviriyorum ve belki de bir şeyler dinlemem gerektiğini düşünüyorum
tam o anda fark ediyorum ekranın ortasında parlayan küçük
sohbet penceresini, herhangi kullandığım bir programa ait değil gibi duruyor
en azından benim sahip olduğumu bildiğim bir şey değil
4 kelime bağırıyor küçük kutucuktan :
"çabuk o programdan çık"
ne bir ünlem ne bir ikon ama gene de beni panikletiyor bu cümle
gözüm arkadaki çizim programıma kayarken
telefonuma bir mesaj geliyor
bugünlerde herkes kullanıyor whatsapp ı
ama ben mesaj gelen numarayı tanımıyorum
bu saatte kim canımı sıkacak diye düşünsem de aklım bilgisayara gelen uyarıda açıyorum mesajı:
"eski laptobunda çizim yapmak zor değil mi?" ve sonunda da dünyanın en içten pazarlıklı gülümsemesi
o an bir panik alıyor beni
hemen ekrana dönüyorum tekrar bu programı kapatmam lazım bir şeyler oluyor
olmadan durdurmam lazım!..."


ve uyandım...
felix bana bakıyor bıkkın uykulu gözlerle burunlarımız birbirine değdi değecek
yastığın çoğunu o kullanıyor her zamanki gibi
daha fazla homurdanmasın diye doğrulup oturuyorum.
son zamanlarda rüyalar böyle
hayatımın tamamen içinde gibi canlı gözüm bilgisayarımı buluyor ister istemez
sessiz sakin yaşlı oturuyor masasında
aklım hala o programda ne sorun olduğunda
mesajı atan numarayı hatırlamaya çalışıyorum hatta
ama nafile
telefonumu kontrol ediyorum
yeni bir şey yok.
kalp atışlarım düzeliyor yavaş yavaş
biraz su içip tekrar yatıyorum felixi izlerken göz kapaklarım düşüyor
rüyaya geri dönmek istiyorum uyumadan bir kaç saniye önce hayal meyal...
ama nafile..




Hiç yorum yok: