29 Aralık 2009 Salı
28 Aralık 2009 Pazartesi
breaking up for breaking down
bir kaç doz gossip den sonra sakinleştim
ama rüya nın etkisinden çıkabilmiş değildim hatta
annem içerde bebekle ilgileniyordu
bugün tam bir melek
hakkını yememek lazım
ben bile dokunabildim bir süre için minicik ayak parmaklarına
sonra geçti
beth e döndüm
dün ilişkilerden konuştuk ya gene
bazen
etrafımdaki herşeyin ağır çekime geçtiğini hissediyorum
biliyorum ben normal hızda devam ediyorum öyle gözüküyorum
ama öyle hissetmiyorum
bazen tam tersi de oluyor
neydi zaman genişlemesi ve zaman daralması
çok sıklaştı bugünlerde
mekanla da gayet alakasız
neyse ne diyordum
ilişkiler
değişik gözlemlerim var
önceden çoğu kez büyüdüğümü tahmin ve ilan ettiğim olmuştu sanırım
şimdi böyle bir iddiam yok ama.
enteresan bir his
bazen sakinim
bazen hiç değilim
ama after all sakinlik yani.)
ne ki
hani çek git
ÇEK GİT
ya bi git!
sesleri arasından
'halim yok' diyeni dinler gibiyim
so far so good olduğundanda pek üstüne düşmüyorum sanırım
seyahat moduna tam giremesemde
bugün oturup götüreceklerimin listesini yapmaya basladım
aksama biraz çamaşır yıkarım
sonra da çantaa
heyecan hala gelmedi
belki hiç gelmez
streching de nasıl ki
mucizevi ve şaşırtıcı bir şekilde sağ bacağım dururken
dışlanmış itilmiş kakılmış sol bacağım büyük bir hızla açıldıysa
bundada öyle bir şey var
bir kanıksama
eski kelimeleri hep yanlış anlamıyla kullanır oldum son günlerde
neyseki ayaklı bir sözlük bulunduruyorum telefonun ucunda.)
hemen düzeltiyor beni
ah son kelime neydi
t li birşey
teskin
telkin!
hah evet
ben telkin e teskin dedim
olur böyle şeyler diyerek geçebilmeyi isterdim
ama çok oluyor son zamanlarda
sözlüğüme karşımı şapşallaşıyorum
yoksa gerçekten şapşalmıyım diye düşünmekten alamıyorum kendimi
yer yer
ama o da geçiyor 5 dakika sürmeden.
birşeylerin başlama zamanları hep bahar a yada bahardan
çalınmış bir güne denk geliyor
sonra yağmurlar başlıyor
sis kıyamet
boğaz öyle hiç hoş gözükmüyor
sonra o birşeyler bu hava muhalefetinden sekteye uğruyor
sonbaharla kış arasında bir yerde
benim o şeye olan ilgim yokoluyor
sonra çekiyorum gidiyorum
bunun analizini yaptım geçen sahilde bulutları izlerken.
yollar katalanlara çıksada benim aklım neden bilmem tuzlada
tekirdağda
güzel şömineli çok da küçük olmayan müstakil bir evde
şöminenin başında.
öylece oturuyor.
pitikare battaniyeler bile var üstünde
haydi bakalım diyorum
ve ayakkabılar
ne götürsemsem
giderken ne giysemsem
dımdımdım
beth hala uuuUUuuu luyor
sesi bugün neden bilmem bana korkunç huzur veriyor.
ama rüya nın etkisinden çıkabilmiş değildim hatta
annem içerde bebekle ilgileniyordu
bugün tam bir melek
hakkını yememek lazım
ben bile dokunabildim bir süre için minicik ayak parmaklarına
sonra geçti
beth e döndüm
dün ilişkilerden konuştuk ya gene
bazen
etrafımdaki herşeyin ağır çekime geçtiğini hissediyorum
biliyorum ben normal hızda devam ediyorum öyle gözüküyorum
ama öyle hissetmiyorum
bazen tam tersi de oluyor
neydi zaman genişlemesi ve zaman daralması
çok sıklaştı bugünlerde
mekanla da gayet alakasız
neyse ne diyordum
ilişkiler
değişik gözlemlerim var
önceden çoğu kez büyüdüğümü tahmin ve ilan ettiğim olmuştu sanırım
şimdi böyle bir iddiam yok ama.
enteresan bir his
bazen sakinim
bazen hiç değilim
ama after all sakinlik yani.)
ne ki
hani çek git
ÇEK GİT
ya bi git!
sesleri arasından
'halim yok' diyeni dinler gibiyim
so far so good olduğundanda pek üstüne düşmüyorum sanırım
seyahat moduna tam giremesemde
bugün oturup götüreceklerimin listesini yapmaya basladım
aksama biraz çamaşır yıkarım
sonra da çantaa
heyecan hala gelmedi
belki hiç gelmez
streching de nasıl ki
mucizevi ve şaşırtıcı bir şekilde sağ bacağım dururken
dışlanmış itilmiş kakılmış sol bacağım büyük bir hızla açıldıysa
bundada öyle bir şey var
bir kanıksama
eski kelimeleri hep yanlış anlamıyla kullanır oldum son günlerde
neyseki ayaklı bir sözlük bulunduruyorum telefonun ucunda.)
hemen düzeltiyor beni
ah son kelime neydi
t li birşey
teskin
telkin!
hah evet
ben telkin e teskin dedim
olur böyle şeyler diyerek geçebilmeyi isterdim
ama çok oluyor son zamanlarda
sözlüğüme karşımı şapşallaşıyorum
yoksa gerçekten şapşalmıyım diye düşünmekten alamıyorum kendimi
yer yer
ama o da geçiyor 5 dakika sürmeden.
birşeylerin başlama zamanları hep bahar a yada bahardan
çalınmış bir güne denk geliyor
sonra yağmurlar başlıyor
sis kıyamet
boğaz öyle hiç hoş gözükmüyor
sonra o birşeyler bu hava muhalefetinden sekteye uğruyor
sonbaharla kış arasında bir yerde
benim o şeye olan ilgim yokoluyor
sonra çekiyorum gidiyorum
bunun analizini yaptım geçen sahilde bulutları izlerken.
yollar katalanlara çıksada benim aklım neden bilmem tuzlada
tekirdağda
güzel şömineli çok da küçük olmayan müstakil bir evde
şöminenin başında.
öylece oturuyor.
pitikare battaniyeler bile var üstünde
haydi bakalım diyorum
ve ayakkabılar
ne götürsemsem
giderken ne giysemsem
dımdımdım
beth hala uuuUUuuu luyor
sesi bugün neden bilmem bana korkunç huzur veriyor.
27 Aralık 2009 Pazar
2 buçuktan 3
cuma cuma
naapsam ne etsem hallerimden
beni çekip alan
ben buna ne oldu sesi soluğu çıkmıyor diye
telaşlanmaya başlamışken
hızzır gibi yetişen
biricik mehmetciğe
canıma ciğerime sevgiler
hayatımdan çıktığında nadir eksikliğini
hissettiğim nadir insanlardan olduğu için
sevgiler
yıllardır gidip gelmeme cevaben saygılı
havelka ekibine sevgiler
ve biravere de saygılarımızı sunuyoruz tabii
sözünde durmaya kuzinime cık cıklar
vavien e sevgiler
binnur kayanın emeğine saygılar
pi min kahküllerine hayat veren
kuaför amcaya tebrikler
ve pasaport vize işlemlerimizi kusursuz(k-l problemi hariç,sorry pi)
halleden touristica ekibine alkışlar
sabancı gençliğine
parti sokağı olmuş çıkmış babylon- groove-balkon- otto
4genine ev sahipliği yapar hale gelmiş
asmalımescite selamlar
mükemmel halicimize
ışıl ışıl manzarası
manzaraya limon sıkmayan yumuşak istanbul gecesine
sheldon cooper çakması bej rüzgarlıklı
suratına bakıp öhühökdjnslkjfndl şeklinde gülsekte bakıp bakıp sesini
çıkarmayan arkadasa
alkışlarr
10 luk kestane almasakda 5 liği 10 luk gibi dolduran kestaneci amcaya
yürürken sürekli fotoğrafımızı çeken tanımadığım arkadaşlara
bize sıra bekletmeden hemen gelen sahil dolmuşuna
ve tekrar beni evime kapıma kadar bırakan
vatanı milleti de böylelikle ne kadar iyi koruduğunu gösteren mehmetciğe.PP
teşekkürler
vee
halden anlayıp kendini sıfırlayan msn listeme
eve kadar şarjını nefesini tutarcasına tutan telefonuma
uyuyana kadar mesajını esirgemeyen afut a
beni 3 de kavuştuğum uykumdan 8 de haşince uyandıran satsumaya
bafra pidecisinde edilen mük'h'emmel kahvaltıya
kavurmalı peynirli kıymali pideye
beni alıp alıp genç(!)liğime götüren kurt ve saz arkadaşlarına
teşekkürü borç bilirim.
şimdi:
valiz yap dedi.
birde
unutanlara:
kişiler komiktir ki;
ne dediğini unutup
sonradan yaptıkları ile ayrı gayrı düşenlere
kendi söylediklerinin nasıl birbiriyle taban
tabana zıt düştüğünü farkedemeyenlere
insanın iddia ettiğinden farklı olması durumunun
enteresan olduğunu
eğer kişinin kendi ile ilgili bir beyanı yoksa
aynı manaya gelmediğini bir türlü
açık açık tane tane anlatılmadan anlayamayanlara
sevgiler saygılar..
naapsam ne etsem hallerimden
beni çekip alan
ben buna ne oldu sesi soluğu çıkmıyor diye
telaşlanmaya başlamışken
hızzır gibi yetişen
biricik mehmetciğe
canıma ciğerime sevgiler
hayatımdan çıktığında nadir eksikliğini
hissettiğim nadir insanlardan olduğu için
sevgiler
yıllardır gidip gelmeme cevaben saygılı
havelka ekibine sevgiler
ve biravere de saygılarımızı sunuyoruz tabii
sözünde durmaya kuzinime cık cıklar
vavien e sevgiler
binnur kayanın emeğine saygılar
pi min kahküllerine hayat veren
kuaför amcaya tebrikler
ve pasaport vize işlemlerimizi kusursuz(k-l problemi hariç,sorry pi)
halleden touristica ekibine alkışlar
sabancı gençliğine
parti sokağı olmuş çıkmış babylon- groove-balkon- otto
4genine ev sahipliği yapar hale gelmiş
asmalımescite selamlar
mükemmel halicimize
ışıl ışıl manzarası
manzaraya limon sıkmayan yumuşak istanbul gecesine
sheldon cooper çakması bej rüzgarlıklı
suratına bakıp öhühökdjnslkjfndl şeklinde gülsekte bakıp bakıp sesini
çıkarmayan arkadasa
alkışlarr
10 luk kestane almasakda 5 liği 10 luk gibi dolduran kestaneci amcaya
yürürken sürekli fotoğrafımızı çeken tanımadığım arkadaşlara
bize sıra bekletmeden hemen gelen sahil dolmuşuna
ve tekrar beni evime kapıma kadar bırakan
vatanı milleti de böylelikle ne kadar iyi koruduğunu gösteren mehmetciğe.PP
teşekkürler
vee
halden anlayıp kendini sıfırlayan msn listeme
eve kadar şarjını nefesini tutarcasına tutan telefonuma
uyuyana kadar mesajını esirgemeyen afut a
beni 3 de kavuştuğum uykumdan 8 de haşince uyandıran satsumaya
bafra pidecisinde edilen mük'h'emmel kahvaltıya
kavurmalı peynirli kıymali pideye
beni alıp alıp genç(!)liğime götüren kurt ve saz arkadaşlarına
teşekkürü borç bilirim.
şimdi:
valiz yap dedi.
birde
unutanlara:
kişiler komiktir ki;
ne dediğini unutup
sonradan yaptıkları ile ayrı gayrı düşenlere
kendi söylediklerinin nasıl birbiriyle taban
tabana zıt düştüğünü farkedemeyenlere
insanın iddia ettiğinden farklı olması durumunun
enteresan olduğunu
eğer kişinin kendi ile ilgili bir beyanı yoksa
aynı manaya gelmediğini bir türlü
açık açık tane tane anlatılmadan anlayamayanlara
sevgiler saygılar..
25 Aralık 2009 Cuma
km
biraz sergei trofanov biraz zeytinin ardından
o koyun sürüsünün ortasına yürüdü
birasını çimenlere dikkatlice yerleştirdi
kafasını da hemen yanına koyduğunda aklına keneler geldi
sürülerdeki keneler insanlara yapışır mıydı?
sağ kolunu kaldırıp parmaklarını gözlerine siper etti
gözlükler güneşin altında korunaksız yatıldığında sadece aksesuardı
sonra soluna dönüp ellerini birleştirdi
ilerde ,biraz ilerisinde oturuyordu
birasını içip sürüden uzakta otlayan iki yeni yavruyu seyrediyordu
yorgun ama mutlu gözüküyordu
dikkatini ona verip
fazla zaman kaybetmemeye karar verdi
tekrar sırt üstü döndü
sağ tarafta zeytin ağacına benzeyen çalımsı bir ağaç vardı
sıcaktan güneşten kaçan bütün minik kuşlar üstüne toplanmış gibiydi
uyumlu değildi sesleri
ama rahatsızda etmiyordu
yattığı otların arasında yeni çiçek açmışlar vardı
üstlerinde arılar dolaşıyordu
vızıltılarını dinlerken arıların seslerinin
neden sineklerinki gibi rahatsız edici olmadığını düşündü
aksine huzur verici bile denebilirdi.
sağ ayak ucuna birşey dokundu
hızlıca doğruldu
sürünün çobanının köpeğiydi
ayağını koklamayı bırakıp gözlerine dik dik bakmaya başlamıştı
elini uzattı yanına geldi
kulaklarının arkasını kaşıdı
tüyleri tozlu ve keçeleşmişti
tekrar keneler geldi aklına ama yüzüne doğru sallanan
pembe kocaman dil düşüncelerini dağıttı
biraz yana kayarak köpeğe yer açtıktan sonra bu sefer yüz üstü uzandı
uzaktaki arabasına baktı
kaputta oturana
oda sakince ona bakıyordu
bir süre bakıştıktan sonra el salladı
o da karşılık verdi
gülümsemesi güzeldi
sakindi
gökyüzüne döndü tekrar bulutlar
şeffaf pamuklar gibiydi
bir tatları olsaydı muhakkak şekerli
baygın bir tat olurdu.
gözlerini kapattı
yeşillik kokuları
vızıltılar
kuş sesleri
yanındaki tüylü sıcacık beden
az ilerisindeki sürünün mırıltısı
daha da ilerideki tek kişinin düşüncelerinin bağırtısı
sonra sessizleşti ortam
uyku bastırdı..
sıcacık bir öğle uykusu
ananın kucağında.
o koyun sürüsünün ortasına yürüdü
birasını çimenlere dikkatlice yerleştirdi
kafasını da hemen yanına koyduğunda aklına keneler geldi
sürülerdeki keneler insanlara yapışır mıydı?
sağ kolunu kaldırıp parmaklarını gözlerine siper etti
gözlükler güneşin altında korunaksız yatıldığında sadece aksesuardı
sonra soluna dönüp ellerini birleştirdi
ilerde ,biraz ilerisinde oturuyordu
birasını içip sürüden uzakta otlayan iki yeni yavruyu seyrediyordu
yorgun ama mutlu gözüküyordu
dikkatini ona verip
fazla zaman kaybetmemeye karar verdi
tekrar sırt üstü döndü
sağ tarafta zeytin ağacına benzeyen çalımsı bir ağaç vardı
sıcaktan güneşten kaçan bütün minik kuşlar üstüne toplanmış gibiydi
uyumlu değildi sesleri
ama rahatsızda etmiyordu
yattığı otların arasında yeni çiçek açmışlar vardı
üstlerinde arılar dolaşıyordu
vızıltılarını dinlerken arıların seslerinin
neden sineklerinki gibi rahatsız edici olmadığını düşündü
aksine huzur verici bile denebilirdi.
sağ ayak ucuna birşey dokundu
hızlıca doğruldu
sürünün çobanının köpeğiydi
ayağını koklamayı bırakıp gözlerine dik dik bakmaya başlamıştı
elini uzattı yanına geldi
kulaklarının arkasını kaşıdı
tüyleri tozlu ve keçeleşmişti
tekrar keneler geldi aklına ama yüzüne doğru sallanan
pembe kocaman dil düşüncelerini dağıttı
biraz yana kayarak köpeğe yer açtıktan sonra bu sefer yüz üstü uzandı
uzaktaki arabasına baktı
kaputta oturana
oda sakince ona bakıyordu
bir süre bakıştıktan sonra el salladı
o da karşılık verdi
gülümsemesi güzeldi
sakindi
gökyüzüne döndü tekrar bulutlar
şeffaf pamuklar gibiydi
bir tatları olsaydı muhakkak şekerli
baygın bir tat olurdu.
gözlerini kapattı
yeşillik kokuları
vızıltılar
kuş sesleri
yanındaki tüylü sıcacık beden
az ilerisindeki sürünün mırıltısı
daha da ilerideki tek kişinin düşüncelerinin bağırtısı
sonra sessizleşti ortam
uyku bastırdı..
sıcacık bir öğle uykusu
ananın kucağında.
boğa kadını
güçlüdür.öyle kadınsı bir burç değildir .aman tırnağım kırılmasın ,rüzgar çıktı fönüm bozulmasın huysuzlukları yok.
şuana kadar en emin olduğum özelliği şu ; güçsüz ve kendini en rezil hissettiği zamanlara tanık olan herkesten uzaklaşıp o dönemlerini unutmaya çalışması...o tanıkların bu kötü zamanlarında hiçbir rolü olmasa bile ağladığını görmeleri onları silmesine yeterli oluyor.
her kırıldığında yeni bir hayata başlayıp hiçbir anısına tanık olmayan insanları yeni hayatına sokuyor.
sonra yine yeniden...
insan toplayıp insan gönderiyor.
kimsenin onu çaresiz görmesine tahammülü yok , acındırmalardan nefret ediyor.
herkes arkasından ''ne çabuk unuttu'' diye söylenirken o hepsini içinde biriktiriyor.dışı kumral içi esmer oluyor.
kolay unutmuyor sadece hatırlamak istemiyor.
hepsi bu...
(zefura, 23.01.2009 12:09)
sizi sarıp sarmalar. ilgilenir, şımartır, bazen kızdırır, ama kolay toparlar, şefkatini esirgemez, "gözü benden başkasını görmüyor" dedirtir, öküzlüklerinize rağmen ayrılmaz, sizinle çocuk gibi ilgilenir, arkadaşı veya sevgilisi olmanız farketmez, dertlerinizi kendi dertleri gibi sahiplenir. sizden çok fazla bir şey beklemez, sevdiği sürece sever. siz de bunun hayatınız boyunca süreceğini,boğa burcu kadının hiç gitmeyeceğini sanırsınız.
fakat, gider. siz onu üzerseniz, karşılıksız sunduğu sevgisinin değerini bilmezseniz, bir gün önce salya sümük ağlarken, bir gün sonra sizi tanımıyıverir. çok sadık olduğu da yalandır. sadece çoğu kadından daha az hayalperesttir. yanındaki erkeğin kıymetini bilir ve maceraperestliğe kalkışmaz. sadakatinin nedeni budur. "beni çok seviyor nasılsa" havalarına girip onu üzmeyin. siz neler olduğunu anlayamadan, tasını tarağını toplayıp gider. bunun için uyarmaz.
aşk acısına en kolay tahammül eden burçtur. kolay da atlatır. ilişki içersinde size tapıyordur, ama değerini bilirseniz. üzmelerinize uzun zamanlar sesini çıkarmaz. baya uzun zaman. biriktirir boğa burcu kadını, susar susar, çeker derdinizi, güçlüdür. son damla damladığında, gider. başkasını bulur, bulmaz, ama gider. nefret de etmez ha. ama gideceği için uyarmaz. ona göre şefkatine şefkatle, ilgisine minnettarlıkla cevap verin. boğa burcu kadınının anne gibi sahiplenmesine "amaaann " diyip burun kıvıran herkes, boğa burcu kadını çekip gittiğinde, yerini dolduramamıştır.
çok kıskanç olanları da vardır ama, büyük çoğunluğu mantıklıdır ve hatta, ufak flörtlere göz yumarlar. burç üstadı linda goodmanda aynı fikirdedir.
muhabbet çevirebilirler, ama ortamda onlara çok rağbet yoksa, egolarına kapılıp sinirlenmezler, bir köşeye çekilip ortamı seyretmek de onlara uyar. güleryüzlüdürler, az bir kısım olsa da , uyuz ve suratsız boğa burçları da vardır. ama genelde güleryüzlü, pek hayır demeyen insanlardır. yetiştirilişe göre özgüven sahibi veya güvensiz olabilirler, ama dünyayı çok takmayan, küçük şeyleri dert etmeyen ve ettirmeyen kadınlardır.
(tatalu, 20.08.2008 01:31 ~ 01:55)
şuana kadar en emin olduğum özelliği şu ; güçsüz ve kendini en rezil hissettiği zamanlara tanık olan herkesten uzaklaşıp o dönemlerini unutmaya çalışması...o tanıkların bu kötü zamanlarında hiçbir rolü olmasa bile ağladığını görmeleri onları silmesine yeterli oluyor.
her kırıldığında yeni bir hayata başlayıp hiçbir anısına tanık olmayan insanları yeni hayatına sokuyor.
sonra yine yeniden...
insan toplayıp insan gönderiyor.
kimsenin onu çaresiz görmesine tahammülü yok , acındırmalardan nefret ediyor.
herkes arkasından ''ne çabuk unuttu'' diye söylenirken o hepsini içinde biriktiriyor.dışı kumral içi esmer oluyor.
kolay unutmuyor sadece hatırlamak istemiyor.
hepsi bu...
(zefura, 23.01.2009 12:09)
sizi sarıp sarmalar. ilgilenir, şımartır, bazen kızdırır, ama kolay toparlar, şefkatini esirgemez, "gözü benden başkasını görmüyor" dedirtir, öküzlüklerinize rağmen ayrılmaz, sizinle çocuk gibi ilgilenir, arkadaşı veya sevgilisi olmanız farketmez, dertlerinizi kendi dertleri gibi sahiplenir. sizden çok fazla bir şey beklemez, sevdiği sürece sever. siz de bunun hayatınız boyunca süreceğini,boğa burcu kadının hiç gitmeyeceğini sanırsınız.
fakat, gider. siz onu üzerseniz, karşılıksız sunduğu sevgisinin değerini bilmezseniz, bir gün önce salya sümük ağlarken, bir gün sonra sizi tanımıyıverir. çok sadık olduğu da yalandır. sadece çoğu kadından daha az hayalperesttir. yanındaki erkeğin kıymetini bilir ve maceraperestliğe kalkışmaz. sadakatinin nedeni budur. "beni çok seviyor nasılsa" havalarına girip onu üzmeyin. siz neler olduğunu anlayamadan, tasını tarağını toplayıp gider. bunun için uyarmaz.
aşk acısına en kolay tahammül eden burçtur. kolay da atlatır. ilişki içersinde size tapıyordur, ama değerini bilirseniz. üzmelerinize uzun zamanlar sesini çıkarmaz. baya uzun zaman. biriktirir boğa burcu kadını, susar susar, çeker derdinizi, güçlüdür. son damla damladığında, gider. başkasını bulur, bulmaz, ama gider. nefret de etmez ha. ama gideceği için uyarmaz. ona göre şefkatine şefkatle, ilgisine minnettarlıkla cevap verin. boğa burcu kadınının anne gibi sahiplenmesine "amaaann " diyip burun kıvıran herkes, boğa burcu kadını çekip gittiğinde, yerini dolduramamıştır.
çok kıskanç olanları da vardır ama, büyük çoğunluğu mantıklıdır ve hatta, ufak flörtlere göz yumarlar. burç üstadı linda goodmanda aynı fikirdedir.
muhabbet çevirebilirler, ama ortamda onlara çok rağbet yoksa, egolarına kapılıp sinirlenmezler, bir köşeye çekilip ortamı seyretmek de onlara uyar. güleryüzlüdürler, az bir kısım olsa da , uyuz ve suratsız boğa burçları da vardır. ama genelde güleryüzlü, pek hayır demeyen insanlardır. yetiştirilişe göre özgüven sahibi veya güvensiz olabilirler, ama dünyayı çok takmayan, küçük şeyleri dert etmeyen ve ettirmeyen kadınlardır.
(tatalu, 20.08.2008 01:31 ~ 01:55)
22 Aralık 2009 Salı
elalarını elalarını..
21 Aralık 2009 Pazartesi
been there, done that ,fucked it up, twice.
güzel bir gündü
gayet hemde
annemi özlemişim
sonra hızlı bir duş
sonra hemen bir hazırlık
güzel bir gündü
benzer biriyle buluştum.)
çok güldüm
boğazım hala gıcık hatta
keyifliydi
dalga kıyamet
ciddi ciddi konular bazen
güzel.
sonra biri daha geldi
o da tuz biber
keyife keyif
sonra hep beraber ferayeye.))
sonrada eve geldim
boğazımda bir gıcık
sesim hafif çatallanmış böyle
birazda başım tuttu.
yüzüm düştü
hay bu soğuk akşamlar.
gayet hemde
annemi özlemişim
sonra hızlı bir duş
sonra hemen bir hazırlık
güzel bir gündü
benzer biriyle buluştum.)
çok güldüm
boğazım hala gıcık hatta
keyifliydi
dalga kıyamet
ciddi ciddi konular bazen
güzel.
sonra biri daha geldi
o da tuz biber
keyife keyif
sonra hep beraber ferayeye.))
sonrada eve geldim
boğazımda bir gıcık
sesim hafif çatallanmış böyle
birazda başım tuttu.
yüzüm düştü
hay bu soğuk akşamlar.
18 Aralık 2009 Cuma
I blew up your body, but you blew my mind..
+
liste shuffle daydı
sonra tanıdık bir ses duydum
odada yankılandı
"kanserdik. ölüm, her gün bir sinsi yılan gibi dolaşıyordu derilerimizde. uydurma davalarla kapattılar hücrelere. hastaydık. yurt dışına gitseydik kurtulurduk belki. bir buçuk yaşındaki kızlarımızı öksüz bırakmazdık. önce kolumuzu, omuz başından keserek yurtseverlik borcumuzun diyeti olarak fırlattık attık önlerine. sonra da otuz iki yaşında bırakıp gittik bu dünyayı, ecelsiz.
öldürüldük ey halkım, unutma bizi.."
dedi.
sonra o kadar da tanıdık sesli değil
ama tanıdık fikirli birini duydum:
"İnsanlar, insanlar niçin hapis yatar, niçin acı çeker, niçin Ziverbey Köşklerinde "Otağı Humayun" denen işkence karargahlarından geçer, niçin? Bunun bir nedeni var, daha iyi dünya, daha iyi daha iyi demokrasi, daha iyi sosyal adalet, daha ekmek ve özgürlük için... Birtakım insanlara niçin işkence yapılır, birtakım insanlara beş yıldan on beş yıla kadar neden hapsedilirler? İşte bugünkü gibi bir düzen sürsün diye..."
istanbul zaten
tükürüyor resmen üstüme
bir de.
of
+
aklımda o kadar çok şey var ki
yazamıyorum
çizemiyorum
konuşamıyorum
kusacak gibi oluyorum.
onu da yapamıyorum.
pek normal değil sanırım
şuan.
liste shuffle daydı
sonra tanıdık bir ses duydum
odada yankılandı
"kanserdik. ölüm, her gün bir sinsi yılan gibi dolaşıyordu derilerimizde. uydurma davalarla kapattılar hücrelere. hastaydık. yurt dışına gitseydik kurtulurduk belki. bir buçuk yaşındaki kızlarımızı öksüz bırakmazdık. önce kolumuzu, omuz başından keserek yurtseverlik borcumuzun diyeti olarak fırlattık attık önlerine. sonra da otuz iki yaşında bırakıp gittik bu dünyayı, ecelsiz.
öldürüldük ey halkım, unutma bizi.."
dedi.
sonra o kadar da tanıdık sesli değil
ama tanıdık fikirli birini duydum:
"İnsanlar, insanlar niçin hapis yatar, niçin acı çeker, niçin Ziverbey Köşklerinde "Otağı Humayun" denen işkence karargahlarından geçer, niçin? Bunun bir nedeni var, daha iyi dünya, daha iyi daha iyi demokrasi, daha iyi sosyal adalet, daha ekmek ve özgürlük için... Birtakım insanlara niçin işkence yapılır, birtakım insanlara beş yıldan on beş yıla kadar neden hapsedilirler? İşte bugünkü gibi bir düzen sürsün diye..."
istanbul zaten
tükürüyor resmen üstüme
bir de.
of
+
aklımda o kadar çok şey var ki
yazamıyorum
çizemiyorum
konuşamıyorum
kusacak gibi oluyorum.
onu da yapamıyorum.
pek normal değil sanırım
şuan.
17 Aralık 2009 Perşembe
now u r here now u r gone.
kapıyı çarparak içeri girdi
yüzüme bile bakmadan banyo ya koştu
ağladığını anlamak için yüzüne bakmama gerek yoktu hoş
kapıda durup kusmasını izledim
kirpiklerinde yaşlar titriyordu
yanakları çirkin bir kırmızıydı
genede çok güzel gözüküyordu
yanına gidip saçlarını ensesinde topladım
tekrar hıçkırmaya başladı
dirseklerini klozete dayayıp ensesindeki ellerimi tuttu
yaşlarla kızarmış gözlerini gözlerime dikti
"bana yalan söyledin.."
biliyorum dedim içimden
onuda biliyorum
eğilip alnından öptüm
yüzünü yıkamasına yardım ettim
ve üstünü değiştirmesine
uyuyana kadar yatağının ucunda oturdum
nefesi düzene girdi ve sayıklaması geçti
atesine baktım odadan çıkmadan
sonra kapıyı aralık bırakıp çıktım
koridorun ışığını yaktım
gece uyanırsa korkmasın diye
hava serindi muhakkak ama yağmur durmuş gibiydi
ceketimi alıp atkıyı boşverdim
anahtarımla cüzdanımı kontrol edip kapıyı sessizce arkamdan çektim.
15 Aralık 2009 Salı
It's the stupid details that my heart is breaking for
Oh my baby baby I love you more than I can tell
I don't think I can live without you
And I know that I never will
Oh my baby baby I want you so it scares me to death
I can't say anymore than "I love you"
Everything else is a waste of breath
I want you
You've had your fun you don't get well no more
I want you
Your fingernails go dragging down the wall
Be careful darling you might fall..
I want you
I woke up and one of us was crying
I want you
You said "Young man I do believe you're dying"
I want you
If you need a second opinion as you seem to do these days
I want you
You can look in my eyes and you can count the ways..
I want you
Did you mean to tell me but seem to forget
I want you
Since when were you so generous and inarticulate
I want you
It's the stupid details that my heart is breaking for
It's the way your shoulders shake and what they're shaking for
I want you
it's knowing that he knows you now after only guessing
It's the thought of him undressing you or you undressing
I want you
He tossed some tatty compliment your way
I want you
And you were fool enough to love it when he said
"I want you"
I want you
The truth can't hurt you it's just like the dark
It scares you witless
But in time you see things clear and stark
I want you
Go on and hurt me then we'll let it drop
I want you
I'm afraid I won't know where to stop
I want you
I'm not ashamed to say I cried for you
I want you
I want to know the things you did that we do too
I want you
I want to hear he pleases you more than I do
I want you
I might as well be useless for all it means to you
I want you
Did you call his name out as he held you down
I want you
Oh no my darling not with that clown
I want you
I want you
You've had your fun you don't get well no more
I want you
No-one who wants you could want you more
I want you
I want you
I want you
Every night when I go off to bed and when I wake up
I want you
I'm going to say it once again 'til I instill it
I know I'm going to feel this way until you kill it
I want you
I want you
I want you
I don't think I can live without you
And I know that I never will
Oh my baby baby I want you so it scares me to death
I can't say anymore than "I love you"
Everything else is a waste of breath
I want you
You've had your fun you don't get well no more
I want you
Your fingernails go dragging down the wall
Be careful darling you might fall..
I want you
I woke up and one of us was crying
I want you
You said "Young man I do believe you're dying"
I want you
If you need a second opinion as you seem to do these days
I want you
You can look in my eyes and you can count the ways..
I want you
Did you mean to tell me but seem to forget
I want you
Since when were you so generous and inarticulate
I want you
It's the stupid details that my heart is breaking for
It's the way your shoulders shake and what they're shaking for
I want you
it's knowing that he knows you now after only guessing
It's the thought of him undressing you or you undressing
I want you
He tossed some tatty compliment your way
I want you
And you were fool enough to love it when he said
"I want you"
I want you
The truth can't hurt you it's just like the dark
It scares you witless
But in time you see things clear and stark
I want you
Go on and hurt me then we'll let it drop
I want you
I'm afraid I won't know where to stop
I want you
I'm not ashamed to say I cried for you
I want you
I want to know the things you did that we do too
I want you
I want to hear he pleases you more than I do
I want you
I might as well be useless for all it means to you
I want you
Did you call his name out as he held you down
I want you
Oh no my darling not with that clown
I want you
I want you
You've had your fun you don't get well no more
I want you
No-one who wants you could want you more
I want you
I want you
I want you
Every night when I go off to bed and when I wake up
I want you
I'm going to say it once again 'til I instill it
I know I'm going to feel this way until you kill it
I want you
I want you
I want you
14 Aralık 2009 Pazartesi
komşu kızı
+
"..and than I broke up with you I tried to find somebody who s the exact opposite of you but clarke is exactly like you..it s like I am programed to find the same person, like there s some lesson I suppose to learn from it all.."
+
evet anlatacaklarımı fazla
biriktirmemeliyim sanırım tatlım.)
sonra çenem düşüyor gerçekten.)
+
dün babamla sinemaya gittik
onun seçimiyle michael moore un "capitalism:a love story"
michael moore u takip ediyorum
yani amerika bizim böyle düşünmemizi istiyor
onların bir oyunu bu da gibi gibilerden uzak durup bakmayı seviyorum belgesellerine
bu eserinde ise yönetmen yazar konu olarak oldukça içselleşmiş
yani konu daha bir amerika
daha az bir dünya
o yüzden filmin sonundaki alkışlara bir anlam veremedim.)
obamanın yeni başkanları olması onlar için belki bir
farktır ama bizim için pek bir
fark teşkil etmiyor
e en yarım akıllı türk ün bile bunu anlaması gerektiğini
var sayıyorum.
ama güzeldi
amerikanın yüksek bütçeli filmlere yansıtılmayan çirkin
kısımlarınıda görebildiğimiz böyle filmleri izlemekten belkide
gizli bir haz alıyorumdur kim bilir.
ama dün prens charming e de söylediğim gibi
fikrim şu
onlar 3-4 hadi 6 yıldır böyle çok bet bör bişeylerse
biz 10-15 hadi 30 yıldır böyleyiz
o yüzden bir çare amerikalılara geçemedim daha
bir çare ülkemden.)
genede 2012 olsun adını sen koy olsun(ona da geçen gittik) ne bileyim
neşeli hayat olsun
bunlardan sa gidilebilecek bir film diyebilirim
göğsümü gere gere hemde.)
+
ya sonra diye de bir parça vardı hatırlarmıyız hatırlarız
ajda pekkanın titrek sesinden güzel bir parçadır
bir arkadasım levent yüksel versiyonunu yollamış bana
oturdum dinledim
yalan yok.)
güzel parça bu da vesselam.
derdimi sormadın vb vb
anla beni sevgilim
bıraktım seni
kal hoşça kal
baya güzel bir ayrılık parçasıymış aslında
keyifli terketmeler gibi.))
+
sanırım "geniş aile" dizisinin katkısıyla
komşu kızının dönüşünü yaşıyor türkiye.
arabada tv de vb heryerde karşıma çıkmasının ardından bende arşivi karıştırıp bir dinledim
yeni versiyonuda kötü değil
özlemişiz efendim.)
-o-
bıgün istanbul güneşli!!!
sonunda
hava durumunun bir insanın ruh halinde bu kadar etkili olması
ne kadar olumlu birşey bilmiyorum ama
bugünün bana verdiği pozitif düşünme gücüyle
pekde umrumda değil şuan.)
"..and than I broke up with you I tried to find somebody who s the exact opposite of you but clarke is exactly like you..it s like I am programed to find the same person, like there s some lesson I suppose to learn from it all.."
+
evet anlatacaklarımı fazla
biriktirmemeliyim sanırım tatlım.)
sonra çenem düşüyor gerçekten.)
+
dün babamla sinemaya gittik
onun seçimiyle michael moore un "capitalism:a love story"
michael moore u takip ediyorum
yani amerika bizim böyle düşünmemizi istiyor
onların bir oyunu bu da gibi gibilerden uzak durup bakmayı seviyorum belgesellerine
bu eserinde ise yönetmen yazar konu olarak oldukça içselleşmiş
yani konu daha bir amerika
daha az bir dünya
o yüzden filmin sonundaki alkışlara bir anlam veremedim.)
obamanın yeni başkanları olması onlar için belki bir
farktır ama bizim için pek bir
fark teşkil etmiyor
e en yarım akıllı türk ün bile bunu anlaması gerektiğini
var sayıyorum.
ama güzeldi
amerikanın yüksek bütçeli filmlere yansıtılmayan çirkin
kısımlarınıda görebildiğimiz böyle filmleri izlemekten belkide
gizli bir haz alıyorumdur kim bilir.
ama dün prens charming e de söylediğim gibi
fikrim şu
onlar 3-4 hadi 6 yıldır böyle çok bet bör bişeylerse
biz 10-15 hadi 30 yıldır böyleyiz
o yüzden bir çare amerikalılara geçemedim daha
bir çare ülkemden.)
genede 2012 olsun adını sen koy olsun(ona da geçen gittik) ne bileyim
neşeli hayat olsun
bunlardan sa gidilebilecek bir film diyebilirim
göğsümü gere gere hemde.)
+
ya sonra diye de bir parça vardı hatırlarmıyız hatırlarız
ajda pekkanın titrek sesinden güzel bir parçadır
bir arkadasım levent yüksel versiyonunu yollamış bana
oturdum dinledim
yalan yok.)
güzel parça bu da vesselam.
derdimi sormadın vb vb
anla beni sevgilim
bıraktım seni
kal hoşça kal
baya güzel bir ayrılık parçasıymış aslında
keyifli terketmeler gibi.))
+
sanırım "geniş aile" dizisinin katkısıyla
komşu kızının dönüşünü yaşıyor türkiye.
arabada tv de vb heryerde karşıma çıkmasının ardından bende arşivi karıştırıp bir dinledim
yeni versiyonuda kötü değil
özlemişiz efendim.)
-o-
bıgün istanbul güneşli!!!
sonunda
hava durumunun bir insanın ruh halinde bu kadar etkili olması
ne kadar olumlu birşey bilmiyorum ama
bugünün bana verdiği pozitif düşünme gücüyle
pekde umrumda değil şuan.)
12 Aralık 2009 Cumartesi
frogs
felixle bir süre miyavladık.
sonuç:
onun sesi daha yüksek çıkıyor.
sanırım uzmanlığı oldugundan.
yorgunum böyle
vücut yorgunluğu değil.
shuffle da manga denk geldi
"pişmanım erken vazgeçmekten kendimden"
gibi bir laf
yok ama ben vazgeçmedim-miyorum.
hala küçük bir şımarık
ve en önemlisi
benim nasıl hissedip
neyi istediğim hala.
This happens. This is something that happens.
sonuç:
onun sesi daha yüksek çıkıyor.
sanırım uzmanlığı oldugundan.
yorgunum böyle
vücut yorgunluğu değil.
shuffle da manga denk geldi
"pişmanım erken vazgeçmekten kendimden"
gibi bir laf
yok ama ben vazgeçmedim-miyorum.
hala küçük bir şımarık
ve en önemlisi
benim nasıl hissedip
neyi istediğim hala.
This happens. This is something that happens.
kumsalda
dünkü ruh toplama işinden sonra
bugün hıncımın tamamı kadarını spordan çıkardım sanırım
yürüdüm olmadı
koştum bileğim ağrıdı
sırt çalıştım karın çalıştım
salata yedim
nar suyu içtim
spor salonlarında iki önemli durum olduğunu farkettim
salona hakim olmalısın
kim girmiş kim çıkmış devamlı göz kontağı
ama kontak anlık olmalı
uzun bakmamalısın
hayatın her kısmında oldugu gibi uzun sürerse yanlış anlaşılır
ve kulaklıklar
ikinci önemli konu bu
kulaklığın olucak
bozuk olmayacak
ve en önemlisi
onu giderken unutmayacaksın.
böyle sıradan birşey bunların dışında
gidiyosun terliyosun
duş muş
sonra iyi hissediyor ama insan kendini
mesela ben istanbulu seviyorum
denizi falan gözebiliyorum istediğim zaman.
adalara aşığım mesela.
günüm iyi geçmiyor onları görmediğimde.
arada sahile inio kontrol ediyorum yerlerindelermi diye.
hastayken dışarı çıkamayınca huysuz olmamda ondandı
sanırım
neden bilmem sanki kaybolmuşlarda
etrafımdakilerde bunu benden saklıyolarmış gibi bir his vardı içimde
sonra anne kuş beni aldı sahile götürdüde bir gün sağolsun
gözümle görüp inanıp rahatladım.
gündemimizdeki bir diğer konu şarap canavarı olma durumum.
sanırım aklımda şarapla ilgili zamanı gelen bir istek(an isteği)
var ve onu yapmadan geçmeyecek
hani aklınıza bir parça gelir ve onu
dinlemeden aklınızdan bir türlü çıkmaz
onun gibi birşey
durum şu
gerçekten güzel bir manzaraya karşı
böyle çoraplarımla
benden büyük bir koltukta(bu kısım önemli çünkü
boyutum dolayısıyla koltuklarda virgül gibi kalma
isteği küçüklüğümden beri içimde kalmıştır)
gömülüp elimde bir kadeh şarapla oturmak istiyorum
sıcak olsun böyle
ama dışarısı yağmurlu yada sadece soğuk olabilir
farketmez yani
aksam olmalı ama
neyse
bunu yapacak vaktim yok bugünlerde
saçma sapan bir işi olmadan yoğun olmak durumu içindeyim
dolayısıyla bu
şarap fantezisini saçma sapan sıkıştırılmış zamanlara birer kadeh sıkıştırarak geçiştirmeye çalışıyorum.
ama gel gör ki gelişme yok
dolayısıyla
hakkını vererek bu durumu halledene kadar
üzüm suyuna hayır demeye karar verdim.
güzel bir kalecik karasını o koltukta içene kadar
.)
sadece soda.
cheers.
bugün hıncımın tamamı kadarını spordan çıkardım sanırım
yürüdüm olmadı
koştum bileğim ağrıdı
sırt çalıştım karın çalıştım
salata yedim
nar suyu içtim
spor salonlarında iki önemli durum olduğunu farkettim
salona hakim olmalısın
kim girmiş kim çıkmış devamlı göz kontağı
ama kontak anlık olmalı
uzun bakmamalısın
hayatın her kısmında oldugu gibi uzun sürerse yanlış anlaşılır
ve kulaklıklar
ikinci önemli konu bu
kulaklığın olucak
bozuk olmayacak
ve en önemlisi
onu giderken unutmayacaksın.
böyle sıradan birşey bunların dışında
gidiyosun terliyosun
duş muş
sonra iyi hissediyor ama insan kendini
mesela ben istanbulu seviyorum
denizi falan gözebiliyorum istediğim zaman.
adalara aşığım mesela.
günüm iyi geçmiyor onları görmediğimde.
arada sahile inio kontrol ediyorum yerlerindelermi diye.
hastayken dışarı çıkamayınca huysuz olmamda ondandı
sanırım
neden bilmem sanki kaybolmuşlarda
etrafımdakilerde bunu benden saklıyolarmış gibi bir his vardı içimde
sonra anne kuş beni aldı sahile götürdüde bir gün sağolsun
gözümle görüp inanıp rahatladım.
gündemimizdeki bir diğer konu şarap canavarı olma durumum.
sanırım aklımda şarapla ilgili zamanı gelen bir istek(an isteği)
var ve onu yapmadan geçmeyecek
hani aklınıza bir parça gelir ve onu
dinlemeden aklınızdan bir türlü çıkmaz
onun gibi birşey
durum şu
gerçekten güzel bir manzaraya karşı
böyle çoraplarımla
benden büyük bir koltukta(bu kısım önemli çünkü
boyutum dolayısıyla koltuklarda virgül gibi kalma
isteği küçüklüğümden beri içimde kalmıştır)
gömülüp elimde bir kadeh şarapla oturmak istiyorum
sıcak olsun böyle
ama dışarısı yağmurlu yada sadece soğuk olabilir
farketmez yani
aksam olmalı ama
neyse
bunu yapacak vaktim yok bugünlerde
saçma sapan bir işi olmadan yoğun olmak durumu içindeyim
dolayısıyla bu
şarap fantezisini saçma sapan sıkıştırılmış zamanlara birer kadeh sıkıştırarak geçiştirmeye çalışıyorum.
ama gel gör ki gelişme yok
dolayısıyla
hakkını vererek bu durumu halledene kadar
üzüm suyuna hayır demeye karar verdim.
güzel bir kalecik karasını o koltukta içene kadar
.)
sadece soda.
cheers.
10 Aralık 2009 Perşembe
9 Aralık 2009 Çarşamba
e eyvallah
dün gene şarkıydı parçaydı
sözler di
hem boşluğa söylenmiş
hem kastedilmiş
dün bomboş tu
dün kocaman bir çığlıktı
gözler gibi kocaman
balkondan kedi köpek beslemekti
bir odayı kümes yapmaktı
dün yalan dı
dün uzun süreden sonra gelen
ilk pişmanlıktı
dün bağlandım ben yalanıydı
dün kendi yalanına kanmaktı
dün iş bulmaktı
dün istifa etmekti
ellerimi açabildiğin yere kadardı dün
iki ayrı renk aynı model ayakkabıydı
dün seni yakandan tutmak
gözlerine
ta içine bakmaktı
tatlıca canım demekti
derin bir nefesti
anla diye ölüp ölüp dirilmekti
ve duvarlarla karşılaşmaktı
bomboş bir odanın duvarları
camsızlığa isyandı dün
omzunun üstünden arkana bakmandı
çok kapalılıktı dün
bir türk filmiydi
sıfır yılmaz güneydi.
özlemdi
dün saçmalıktı
dün inkar dı
dün sen nerdeydin hesabıydı
dün hesaplara lanet okumaktı
dün bir hata daha yapıp
hata ne ki demekti
dün sana ihanetti belki
ama sen ilgisizdin
farkedilmeyen ihanet
hala ihanet miydi?
yumruğunu ısırmaksa dün
elinden bir parça koparmaktı
dinlerinin üstüne düşmek
bembeyaz spor ayakkabılar
saçma sapan renkte ojelerdi
açık seçik bir fıkraydı
dün başrollerdi
değişimdi
biçimliydi
ama herşey gibi o da bozulmuştu
gelme demekti
kalma demekti
gitme demekti
klasik insan dı dün
dün gene insanlardan nefret etsende aşık olmaktı
sonra vücudunun o parçasını kesip
bir kutuya koymaktı
kutuyuda kilitleyip ..
neyse demekti bugün
neyse diyerek susmaktı
yok olmaktı
son demekti sonra
bu son diyerek susmaktı
elinden gelenleri saymaktı
hesabına göre vicdan almaktı
dün kağıt çiçekleriydi
frezyalardı
nergislerdi
mis gibi yasemin kokusuydu mesela
neon ışıklarıydı dün
tezattı
toz du
alkol dü
alkollü kararlar
ama pişmansızlıktı
zaferdi dün
paraydı
mutsuzluktu-mutluluktu
saç bantlarıydı renk renk
kızılderililere hayrandı dün
bugün se yappi lerle arkadaş
sözlerle sarhoştu dün
bugün ün damarlarında kirli sözler akıyor
dün yemyeşildi
denizden yaprağa her tonuydu hatta yeşilin
yeşil lolipop tu mesela
elmalı
dün kırmızıydı
dudaklar gibiydi
parlak
ıslak
yapış yapış olduğu bilinsede
dokunulmak istenen bir kırmızı
dün arsızlığı
şiddetten sıyırmaktı
suyuna ekmek banıp yemekti
neyse..
dün diyorduk
dün yakanın hemen solundan tutmaktı seni işte
hafif sirkeleyip kendine çekmekti
nefeslerin karışmasıydı
havadaki buharların karışmasıydı
gör artık anasını satıym dedim ben belki dişlerimin arasından
yada görmüyomusun diye mızıldadım
gözlerimde dolu doluydu
çok acıklıydım
yada sinirliydim sımsıcaktım
kafanın hemen yanında duvarda patlayan
tabaklar çanaklar fırlattım sana
bağırmaktan boynumun kenarındaki kaslar çıktı titredi
yada belki
sustum hiç konusmadım bir daha seninle
yada yada..
en önemlisi "ama"
ama sen görmedin
mızıldanmamı duymadın yada önemsemedin
acıdın ama tam nedenini düşünemedin yada düşünmedin
sinirimden ürktün hatta
biraz hoşuna bile gitti
sıcaklığını içine çektin
sonra sustuğumu geç farkettin belki
küçük birşeye kızdım sandın önemsemedin
yada sadece sesim kesildi ne dediğimi duyamadığını sandın
sende duymuş gibi yaptın..
ama ben bunları bilmiyordum
ve yakanı bıraktım
bir adım geri çekildim
bir daha bir baktım sana şöyle
insan olmuşsun sen be.)
güldüm gittim
dahada gelmem.
sözler di
hem boşluğa söylenmiş
hem kastedilmiş
dün bomboş tu
dün kocaman bir çığlıktı
gözler gibi kocaman
balkondan kedi köpek beslemekti
bir odayı kümes yapmaktı
dün yalan dı
dün uzun süreden sonra gelen
ilk pişmanlıktı
dün bağlandım ben yalanıydı
dün kendi yalanına kanmaktı
dün iş bulmaktı
dün istifa etmekti
ellerimi açabildiğin yere kadardı dün
iki ayrı renk aynı model ayakkabıydı
dün seni yakandan tutmak
gözlerine
ta içine bakmaktı
tatlıca canım demekti
derin bir nefesti
anla diye ölüp ölüp dirilmekti
ve duvarlarla karşılaşmaktı
bomboş bir odanın duvarları
camsızlığa isyandı dün
omzunun üstünden arkana bakmandı
çok kapalılıktı dün
bir türk filmiydi
sıfır yılmaz güneydi.
özlemdi
dün saçmalıktı
dün inkar dı
dün sen nerdeydin hesabıydı
dün hesaplara lanet okumaktı
dün bir hata daha yapıp
hata ne ki demekti
dün sana ihanetti belki
ama sen ilgisizdin
farkedilmeyen ihanet
hala ihanet miydi?
yumruğunu ısırmaksa dün
elinden bir parça koparmaktı
dinlerinin üstüne düşmek
bembeyaz spor ayakkabılar
saçma sapan renkte ojelerdi
açık seçik bir fıkraydı
dün başrollerdi
değişimdi
biçimliydi
ama herşey gibi o da bozulmuştu
gelme demekti
kalma demekti
gitme demekti
klasik insan dı dün
dün gene insanlardan nefret etsende aşık olmaktı
sonra vücudunun o parçasını kesip
bir kutuya koymaktı
kutuyuda kilitleyip ..
neyse demekti bugün
neyse diyerek susmaktı
yok olmaktı
son demekti sonra
bu son diyerek susmaktı
elinden gelenleri saymaktı
hesabına göre vicdan almaktı
dün kağıt çiçekleriydi
frezyalardı
nergislerdi
mis gibi yasemin kokusuydu mesela
neon ışıklarıydı dün
tezattı
toz du
alkol dü
alkollü kararlar
ama pişmansızlıktı
zaferdi dün
paraydı
mutsuzluktu-mutluluktu
saç bantlarıydı renk renk
kızılderililere hayrandı dün
bugün se yappi lerle arkadaş
sözlerle sarhoştu dün
bugün ün damarlarında kirli sözler akıyor
dün yemyeşildi
denizden yaprağa her tonuydu hatta yeşilin
yeşil lolipop tu mesela
elmalı
dün kırmızıydı
dudaklar gibiydi
parlak
ıslak
yapış yapış olduğu bilinsede
dokunulmak istenen bir kırmızı
dün arsızlığı
şiddetten sıyırmaktı
suyuna ekmek banıp yemekti
neyse..
dün diyorduk
dün yakanın hemen solundan tutmaktı seni işte
hafif sirkeleyip kendine çekmekti
nefeslerin karışmasıydı
havadaki buharların karışmasıydı
gör artık anasını satıym dedim ben belki dişlerimin arasından
yada görmüyomusun diye mızıldadım
gözlerimde dolu doluydu
çok acıklıydım
yada sinirliydim sımsıcaktım
kafanın hemen yanında duvarda patlayan
tabaklar çanaklar fırlattım sana
bağırmaktan boynumun kenarındaki kaslar çıktı titredi
yada belki
sustum hiç konusmadım bir daha seninle
yada yada..
en önemlisi "ama"
ama sen görmedin
mızıldanmamı duymadın yada önemsemedin
acıdın ama tam nedenini düşünemedin yada düşünmedin
sinirimden ürktün hatta
biraz hoşuna bile gitti
sıcaklığını içine çektin
sonra sustuğumu geç farkettin belki
küçük birşeye kızdım sandın önemsemedin
yada sadece sesim kesildi ne dediğimi duyamadığını sandın
sende duymuş gibi yaptın..
ama ben bunları bilmiyordum
ve yakanı bıraktım
bir adım geri çekildim
bir daha bir baktım sana şöyle
insan olmuşsun sen be.)
güldüm gittim
dahada gelmem.
7 Aralık 2009 Pazartesi
2 Aralık 2009 Çarşamba
ölmüşüm ben
akılsız başın cezasını
sadece eller ayaklar değil
gözler çeker mesela
yada dil
bazen kulaklar
ama genede en çok gözler çeker
gözler kamaşır
gözler susma yetenekleri yok iken
böyle bir şeyi yapmaya fiziken uygun değilken
susmayı denemek
susmayı öğrenmek zorunda kalırlar
bir tek gözden akan bir yaşı tutmanın
ne kadar imkansız birşey olduğunu bilirlerken
tutmak için herşeyi yaparlar.
buna zorlanırlar
ve suçlu akılsız baştır yine
tek kurbanı elbet gözler değildir
ne dedik
dil.
gözler çabalar didinir tabii
ama o tek gözdeki tek göz yaşını tutmak her zaman olmaz
ve düştüğü an gözler pes eder
dil orda girer sahneye
karşısındaki kulaklara zehir olmak için yaratılmamış olmasına rağmen
hatta fiziken buna uygun değilken
bir bir söyler zehrini ki gözler den alsın suç u
yutup bir güzel sindirsin
karşısındaki kulaklar için zehirleyip kussun sonundada..
ama dil bu
kemiği yok bir kere
o yüzden o nun başarısıda kesin değil
yer gelir sürçer
bazen kekeler
duraksar o an karşıdaki gözler delirmiştir artık ve kulaklar doymuştur zehre
o an karşıdaki dil tutamaz kendini işte
ve kendi acısından saçar
paylaşır belki azalır diye ama
acı paylaşılarak azalmaz
bu durum karşısında kişinin elinde birde kulaklar kalmıştır işte
kulaklar duymamak için elverişli değillerdir ama
bunun için değildir varlıkları
karşılarındakinin her zehirli acılı kelimesini her harfini dinlerler o yüzden çaresiz
ve
gözler sıkı sıkı kapanır
dudaklar birbirine yapışır
eller le ayaklar zaten akılsız başın suçundan cezalı
kulaklar bir başlarına kalırlar..
dedim ya akılsız başın cezası bu hiç öyle ellerle ayaklarla küçümsenecek kadar az değil.
akıl belki tartışmaya açık göreceli bir kavram evet ama
malesef suç değil sanırım.
sadece eller ayaklar değil
gözler çeker mesela
yada dil
bazen kulaklar
ama genede en çok gözler çeker
gözler kamaşır
gözler susma yetenekleri yok iken
böyle bir şeyi yapmaya fiziken uygun değilken
susmayı denemek
susmayı öğrenmek zorunda kalırlar
bir tek gözden akan bir yaşı tutmanın
ne kadar imkansız birşey olduğunu bilirlerken
tutmak için herşeyi yaparlar.
buna zorlanırlar
ve suçlu akılsız baştır yine
tek kurbanı elbet gözler değildir
ne dedik
dil.
gözler çabalar didinir tabii
ama o tek gözdeki tek göz yaşını tutmak her zaman olmaz
ve düştüğü an gözler pes eder
dil orda girer sahneye
karşısındaki kulaklara zehir olmak için yaratılmamış olmasına rağmen
hatta fiziken buna uygun değilken
bir bir söyler zehrini ki gözler den alsın suç u
yutup bir güzel sindirsin
karşısındaki kulaklar için zehirleyip kussun sonundada..
ama dil bu
kemiği yok bir kere
o yüzden o nun başarısıda kesin değil
yer gelir sürçer
bazen kekeler
duraksar o an karşıdaki gözler delirmiştir artık ve kulaklar doymuştur zehre
o an karşıdaki dil tutamaz kendini işte
ve kendi acısından saçar
paylaşır belki azalır diye ama
acı paylaşılarak azalmaz
bu durum karşısında kişinin elinde birde kulaklar kalmıştır işte
kulaklar duymamak için elverişli değillerdir ama
bunun için değildir varlıkları
karşılarındakinin her zehirli acılı kelimesini her harfini dinlerler o yüzden çaresiz
ve
gözler sıkı sıkı kapanır
dudaklar birbirine yapışır
eller le ayaklar zaten akılsız başın suçundan cezalı
kulaklar bir başlarına kalırlar..
dedim ya akılsız başın cezası bu hiç öyle ellerle ayaklarla küçümsenecek kadar az değil.
akıl belki tartışmaya açık göreceli bir kavram evet ama
malesef suç değil sanırım.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)