22 Mart 2010 Pazartesi

günlerden bugün

eskiden yani bugünden daha eski günlerde
hiçbir iş yapamasam da her zaman sinemalardaki
"üçüncü salonumuzdaki filmimiz başlamak üzeredir"
anonsunu yapan kadın olup hayatımı sürdürebileceğimi düşünürdüm.
sonra dijital ses kayıtları biraz şevkimi kırdı evet ama
genede benim için umutlar tükenmemişti
bugüne kadar..

herkes gibi yada neyse bilmediğim şeyler hakkında konuşmayı sevmem
herkes gibi demeyelimde illaki benim gibi düşünen birileri olmuştur diyelim
neyse
düşünürdüm
bir gün uyandığımda görmeyeceğimi yada duymayacağımı
hatta ve hatta daha sık düşündüğüm sesimin olmayacağıydı
ama dünya çapında ünlü bir ses sanatçısı olmadığımdan bu uykularımı
kaçırmıyordu
sadece arada sırada düşündüğüm birşey
nerden bilebilirdim bir gün bunun olacağını
hemde öyle 7-8 saatlik deliksiz bir uykunun ardından değil
yarım saat gibi kısa bir süre zarfında
basbaya uyanık çizim başındayken.

gününe normal başlayan sesim
evet tam yarım saat içinde beni terketmeyi uygun görmüştü.
şaşkınlığım görülmeye değerdi sanırım
çünkü çok şaşırmam(alkışlar)
yoktu işte
yıllardır her günümü birlikte geçirdiğim sesimin yerinde
yeller esiyordu.
benki bu yaşına kadar soğuk algınlığından dahi sesi kısılmamış insan
tek bir tonlamada bile bulunamıyordu.
felix de şaşırdı bu duruma
bir süre hafif hırıltılar hatta hışırtılar çıkarmama baktı
ilk anlar acaba konusamıyorum değil de duyamıyor muyum diye bile düşündüm
ama bir kaç parmak şıklatması oraya buraya tıklatma girişiminden sonra
duyabildiğimi farkettim
perfectly!
ama giden sesim dönmek bilmiyordu
ve soğuk kanlılığımıda kaybetmeye başlamıştım
2 telefon görüşmesi yaptım
ikisindede biraz duyulurken sesim 1-2 saat içinde ben bile
duyamaz hale gelmiştim tamamen.
sonunda savaşmayı bıraktım
napalım
insanlar benim sesim gibi bir şanstan
yaşama sebebinden mahrum kalacaklardı artık
doktora gitmem teklif edildi
doktora gitmem gerekirken salladığım onca diğer sebebi
düşününce suskunluğum bunların arasında çok önemsiz geldi
bende kocakarı tekniklerine döndüm
ıhlamur
ballı ıhlamur
ballı limonlu ıhlamur
kuşburnu(bir işe yarayıp yaramadığını bildiğimden değil
dolapta görünce canım çekti diye)
sadece miğdeme iyi geleceğini bilsemde nane limon.
çay
yeşil çay
limonlu yeşil çay gibi
astronomik bir sıvı tüketiminin ve beraberinde
sadece ağzım tatlansın diye(!) bir dizi çilekli strepsils in
ardından artık işlevini zorlayan tek yerim
ses tellerim ve boğazım değil mesanemde olmuştu.
hemde baharda kuşlar gibi cıvıldayan sesime kavuşmamada herhangi
bir katkısı olmamıştı bu çılgın tüketimin.
tuvaletle vedalaştıktan sonra
neyse ne diyerek(içimden) gidip bir nescafe yaptım kendime
hemde süt tozlu yada soğuk sütle falan değil
sütümü de cezvede ısıtarak
tam ah sen kahve sevmezsinki diye düşünürken gözüm süte
takılmasınmı
ve bala tabii
bir de ballı süt içtim..
neyse
bu kadar saatlik çabanın ardından
sonuca geleyim değil mi

".................................................."

ben bir çığlık attım aslında ama ben dahil kimse duymadı bunu
emin olabilirsiniz
neyse
sonunda boşverdim
çünkü biliyorumki elimizden gelen pek az şey
ve elimizde olmayan oldukça çok şey var
bende elimde olmayan şeyleri(genel aptal insanlar gibi)
görmeyi sevmediğimden bu duruma zorlansamda sırtımı dönüyorum
ve çizimime devam ediyorum.
iyiki mimarlığı bitirmişim
şimdi bu halde "üçüncü salonumuzdaki filmimiz başlamak üzeredir"
demem biraz zor olurdu.aç kalırdım valla.

hem iç sesim gelişti mesela bu sayede
kendi kendimle zaman geçirdim vb vb
hepsi yaklaşık 5 saatte oldu
düşünsenize bu böyle 3 gün sürse
bütün dünya problemlerine çözüm bulabilirim!
yey!

Hiç yorum yok: