24 Mart 2010 Çarşamba

istanbulda ev kedisi olmanın getirileri götürüleri

dün elimde bir buket papatya vardı
papatyaları sevmem
yani buket hallerini
aklımda hep üstlerinde uçuşan arılardan korkmadan
aralarına uzanmak vardır bir papatya tarlasında
onları tarlalarda seviyorum evet
o garip aromalı kokularını
bana hep 5 yaşımda yada daha küçükken annemin
saçıma sürdüğü papatya suyunu ve akçabük ü hatırlatan
resimlerden belki belki hafızamdan
hatıralar güneşten sararmış gibi
yada o zamanlar güneş farklıydı
koku dışında yüzümü gömmek istiyorum
küçük tüylü saplarına taç yapraklarına
evet tarlanın ortasına yatıp şımarmak sadece papatyanın kokusunu değil
toprağın otların kokusunuda almak istiyorum.
koparmadan
sadece belki biraz ezerek..
genede buket hoştu
evet buket hallerini sevmesemde beni bir anlığına
bu düşüncelere götürmüştü
yeterli.

sonra unuttum buketi
aklım fikrim sesimdeydi
giden gelen sesim.
yokluğuna alışmaktan korktuğum sesim
ama önemli değildi aslında
o kadar güzel değildi
ve ben suskunkende teklikeliydim..
köprüden dönerken bakışlarımı ışıklara kaldırdım
sıra sıra yol ışıklarına bazıları yanmıyordu bazılarının sadece teki
uzun yolculuklarımız geldi aklıma
hep böyle yollar ve kimseyi tanımadığım şehirlerden geçişlerim
sadece yola ait hissetmek kendini
ama ne kadar enteresandı tanıdığın bildiğin şehirde bunu hissetmek
bunu yapabildiğim için tebrik ettim kendimi
bence bu bir başarıydı.

Hiç yorum yok: