22 Mart 2010 Pazartesi

thinking this is not my life

ellerimde kan var
hepsi çeşit çeşit insana ait.

kimisi seyreltilmiş gibi suyla
saf gibi ama değil
belki sadece yaşamamış ben kadar
o yüzden hep kendi kadar kalacak
hep bildim sanıp gene dönüp
sonu bende bulacak
bir gün güzel bir evde uyanacak
beni bir an bile hatırlamayacak.

kimisi akarken temkinli
akmaya istekli ama gözü hep bende kalmış
kendini ben sanmış
hayatıma girdi bilmiş
çok konuşmam
az bilmem
onu görmüş
ama bana belkide en uzak olanmış
elleri biraz kirliymiş
aklı bembeyaz değilmiş
o da bir gün dönüp bakacak
ardında görmek istemediklerini tutan beni görecek
ellerimi uzatmışım ben ona
tertemiz uzun parmaklarımı gezdirmişim ormanlarda
bir çay demlemişiz beraber
kabuslara teşekkür etmişim
ama o da gideceğini bilmiş bir gün
gün gelecek devran dönecek
yatağından ağlayarak kalkacak
yanındakini tanımayacak ve beni bir an bile unutamayacak.

birisinin kanı en ağırıymış
kandan masmaviymiş teni
ve en ağdalısı onunki
diliyle sarmış beni
elleri çizik çizikmiş
gözleri bin perdeymiş
benim için hiç bir perdeyi aralamamış
çünkü zamanla perdeler toz dolmuş ve ağırlarmış
onun yerine yeni bir dünya boyamış
fırçası titrek
aklı bulanık
kalbi temiz olamayacak kadar denenmiş
bu sebepten bana hiç ulaşamayacak
bir gece gözlerini açıp tavana baktığında bir an bir kokuda beni
hatırlayıp
4 saniye içinde unutacak...
ve uykunun da kemiği olmayacakmış.

Hiç yorum yok: