25 Mart 2010 Perşembe

nefesim


lisede derste birşey için ağlamaklı olmuştum
o zamanki future boyfriend im de
inanmayın hocam bunlar timsah gözyaşları demişti
çok kızmıştım
belkide ondan sonra onunla çıkmayı kabul ettim
onun içinde pek hayırlı bir ilişki olmadı hiçbirzaman zaten
neyse
konu şu ki sonradan aklım biraz daha ermeye başlayıncada bu anı üzerine düşündüm
belkide bu kadar kızmamın sebebi onun haklı olduguna inanmamdı içten içe
bizim ailede ailenin kadınları ağlamaz
ağlamak zayıflık olarak görülür
bilmiyorum
ananemde böyleydi
annemde
ananemin anneside böyleymiş sanırım
babaneminde pek ağladığını hatırlamıyorum
ve bu özellik direk bnmde damarlarıma geçmişti işte
kısa hayatımın uzun bir döneminde ağlamayı zayıflık olarak gördüm
hem kendi adıma hem diğer insanlar adına
hala çok rahat hissetmem kendimi
ama çok yol katettim diyebilirim kesinlikle
hatta
"anne ben suluzırtlak oldum.."

o zamanki göz yaşlarım belki timsah gözyaşlarıydı evet
ama ondan sonra mesela üniversite 2 de bir kere ağladığımı hatırlıyorum
içim dışıma çıkana kadar
sabaha kadar
saatlerce
gözlerimi açamıyacak kadar 3 gün mesela
korkunç bir anı
ama değen bir konuydu o tartışmasız..
kuşkusuz benzer birçok ağlama nöbetimde olmuştur
ama bugün farklıydı
amacım sadece bir dilim ekmek almaktı ilacı aç karna içme dedi diye adam.
mutfağa gittim
ekmeği kemirirken su koymayı düşündüm
bardağı dolaptan çıkardım
ne telefon konuşmamı düşünüyordum
ne kendimi bok gibi hasta hissetmemi
hepsini özenle atmıştım kafamdan
çünkü ben inanırımki pozitif olmak hertürlü hastalığın daha kolay geçmesi için bir şart!
derken
hepsi bir anda nüfuz etti beynime
sanki araya koyduğum kapı kırılmıştı
ve karanlıkla beraber içeri doluşuyorlardı
bardağı tezgaha bırakıp buzdolabına yöneldim
neden yaptığımı bilmeden
yanındaki duvara ve dolaba yaslandım
ve ağlamaya başladım
ama bu kadar histerik ve sarsılarak
bir yandan garip bir akıp gitme hissi
bir yandan o tanıdık
ardından hepsinin baş ağrısıyla geri döneceğini
bilmenin mutsuzluğu
olduğum yere yığıldım
kıvrıldım
ve karnımdaki ağrı bana soğuk taşta yattığımı ve hemen tuvalete gitmezsem
mutfağa yakışmayan sahnelere imza atacağımı açık
bir şekilde belirtene kadar da
tabiri caizse hönküre hönküre ağladım
sesim hala kısık olmasa
daha güzel hönkürürdüm ama bu da birşey.
ağlamaya değebilecek tek insanın kendim olduğumu bildiğimden içim o yönden pek acımadı..
sonra babam aradı
eve geliyormuş
birşey istiyormuyum diye sormak için aramış
hayır dedim
ben ilacımı aldım çıkıp
"tamam..sen iyi olduğuna eminmisin?"
".."
"alo?"
"baba..."
"cnm?"
"iyiyim ben bişeyde istemiyorum gel sen"
"tamam görüşürüz öptüm"
............................................................
yüzümü yıkadım
gözlerim kıpkırmızı..







-hastalığın tricky yanı
böyle daral anlarında dışarı çıkıp boş boş yürüyüp düşünemememi
yada boş boş araba kullanıp düşünmememi elimden alması
ondan oluyor bunlar
iyi bakmalı kişi kendine
iyi..

3 yorum:

Adsız dedi ki...

iimiş
ama sadece bir tek kısmı için...

dflx dedi ki...

dostoyevskinin krokodil diye bir öyküsü ve kitabı var.........
evet var

Adsız dedi ki...

evet var ama hayır değil...